Ana içeriğe atla

BAŞARI ŞU DİYEMEYİZ

Başarı zorlukları aşarak bir hedefe ya da olumlu olumsuz bir amaca ulaşmakla sınırlandırılmış bir anlayış olarak tanımlanacaksa, bu tanım benim başarı anlayışımı zorluyor. Yaşamın sesine kulak verebilmek başarıyı, gerçek başarıyı getirebilir. Biz neye yetebiliyoruz? Kendimize, ailemize ve çevremize. Bir tık yukarısı mahalli yaşam koşullarına, sonrası ülkemize komşularımıza ve tabi ki yetebiliyorsak dünyamıza. Bir insanın bunları göğüsleyebilmesi imkansız gibi duruyor. Mesela bir kişi mahalli yapıya yeterken ailesini ihmal edebiliyor. Ailesine yetmeye çalışırken kendisini ihmal edebiliyor. Ülkesine hizmet ederken ailesini ve kendisini ihmal edebiliyor. Dünyaya hizmet ederken belki de kendi dahil bir çok şeyi ihmal edebiliyor. Ya da bunların hiç birini yapacak gücü yokken bir canlının hayatını kurtarıyor. O canlıya yapılan işkenceleri dile getiriyor. Kamuoyuna yapılan bu işkenceleri duyururken o canlının sesi olabiliyor. Kısacası birileri bir çok kimse sizden bir şeyler bekliyor. Bu gibi hükümlülüklerden diyet ödeyerek kurtuluyorsunuz. Yani çalışıyor, vergi ödüyor ailenize bakıyorsunuz. Ülkenize dolaylı hizmet ediyor. Bunun karşılığında size verilen vaadeler özgürlük, güvenlik ve sıcak bir yuva oluyor. Sonuç gideceğiniz yer en iyimser yaklaşımla bir değerlendirme yaparsak, önceliğiniz huzurevi, oda olmadı varsa çocuklarınızın yanı. Hasbelkader ödediğiniz pirim borçlarınız ya da sigortanız karşılığında aldığınız üç kuruş emekli aylığı. Sevgi hala yok. Varsa sıcak yuvanızı kaybetmişsiniz. Bunama evresine adım atmışsınız hafızanız artık eskisi kadar iyi değil. Size yardım eli uzatılıyor uzatılmasın ama size yapılan yardımlar milletin ağzına sakız olmuş. Ama hala kuyruğu dik tutuyorsunuz aksi bir ihtiyar olmuşsunuz. İnatçısınız. Çünkü sevgi yok. İlgi ve sevgi gören çocuğun ruhu daha büyük olabiliyor. O çocuk dünyayı keşfe çıkabiliyor. Yolunu çizebiliyor. Zorlukları görüyor. O zorlukları aşmasını biliyor. Geriye bembeyaz bir sayfa bırakıyor. Ve tertemiz bir yol, herkesin zorlanmadan yürüyebileceği bir yol. Çünkü çevresindeki herkes birey olmayı başarmış, herkes kendine yetiyor. Kendini yaşıyor, aile kuruyor özgürlük üzerine tercihlerini kendileri yapabilen aile bireyleri. İçimizde doğanın yaratıcı sesi yankılanıyor... Başarı şu diyemeyiz. Ama başarı üzerine konuşabilir başarıya giden yolunu çizebiliriz.

Can Ezgin

Telif  Hakkı Saklıdır


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEMOKRASİ İÇİN KİLİT UNSURLAR

Basın, kamusal alanda doğru bilgiye erişimi sağlayarak demokratik süreçlerin sağlıklı işleyişi için kritik öneme sahip toplumsal bileşendir. Özellikle toplumsal ya da politik krizlerde basın, kamuoyunu bilgilendirerek halkın doğru kararlar almasına yardımcı olur. Basının özgürlüğü, demokratik değerlerin korunması ve halkın bilinçli bir şekilde kararlar alabilmesi için temel bir hak olarak kabul edilir. Ancak, basın mensuplarının hatalı haber yapması durumunda dahi onları suçlamak ve hedef göstermek, demokrasiyi tehdit eder. Basına yönelik suçlamalar, yalnızca basının özgürlüğünü sınırlamakla kalmaz, aynı zamanda halkın özgürce bilgi edinme hakkını da engeller. Bu nedenle, basın mensuplarına yönelik baskılar, hem toplumu bilgilendirme işlevini zedeler hem de demokratik süreçleri tehlikeye atar. Bağımsız ve demokratik toplumlarda, gerçek suçlular adalet önüne çıkarılmalıdır. Toplumları yönetenler ve güç sahipleri, hukukun üstünlüğüne saygı gösterdiklerinde ve suçlular adil bir biçimde y...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ'NDE DENGE KÖŞE

Masanın ortasında üç büyük harita yer alır: Ukrayna, Ortadoğu ve Güney Asya.  Ortadoğu’daki çatışmalar ve Güney Asya’da patlak veren Hindistan ile Pakistan arasındaki savaş, küresel krizlerin oluşturduğu Bermuda Şeytan Üçgeni'nin son köşesini tamamlar. Bu jeopolitik üçgen, çatışma ve belirsizliklerin merkezi olarak adlandırılmıştır. Diğer gölgede, Güney Asya haritası odanın karanlık ve belirsiz bir noktasında durur; Ortadoğu'nun haritası ise biraz daha belirgindir. Bir perde, arka planda denizlerin gümbürtüsünü ve uğuldayan rüzgârı temsil eder. Kapıdan içeriye, zaman zaman bir kâhin ya da bir anlatıcı gibi bir figür girer. Anlatıcı (derin bir sesle): Bermuda Şeytan Üçgeni’ne adım atıyoruz… Fırtınalar arasında kaybolan gemiler gibi... Bir yanda Ortadoğu'nun kudretli, yakıcı sıcaklığı, diğer yanda Ukrayna'nın fırtınalı kışı… İki köşe, her biri farklı bir dünya, farklı bir zaman dilimi... Ama hepsi bir şekilde birbirine bağlı. Denge, her iki köşede de bir sırrı barı...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ: DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Dünya bazen karmaşık bir labirent gibi hissettirir. Ülkeler ve insanlar, çıkar çatışmalarının ve tarihsel yaraların ortasında savrulurken, sanki görünmez bir güç bu karmaşayı daha da derinleştirir. Bugün dünya, yeni bir Bermuda Şeytan Üçgeni'nin kıskacında. Bu üçgenin köşeleri; Avrupa'da Ukrayna Savaşı, Ortadoğu'da bitmek bilmeyen çatışmalar ve Asya'da Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimle şekilleniyor. Bir yanda toprağın, diğer yanda inancın, öte yanda ise kimliğin savaşı... Hepsi bu üçgenin içine çekiliyor.  Tarihsel Arka Plan: İmparatorlukların Çöküşü ve Modern Bermuda Bu çatışmaların köklerini, imparatorlukların çöküşünde buluyoruz. Avrupa’da çatışma kökenleri, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rus İmparatorluklarının yıkılışıyla şekillendi. SSCB'nin dağılması, Ukrayna krizine zemin hazırlayan sınır ve kimlik sorunlarını derinleştirdi. Ortadoğu ise kolonyal mirasın yükü altında kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve Batılı güçlerin müdahaleleri, etnik v...