Yazgı nedir? "Gezgin, kısık cansız sesiyle"... "Bazen nasıl olduğunu anlamadığımız bir anda ruhumuzu yollarda, patikalarda koştururken, yürürken, sürünürken buluruz. Nedendir bilinmez, artık yaşadığımız yere ait değilizdir. Uzaklar sizi çağırır. Nedensiz, bu anlamsız yolculuğa çıkılmalıdır. Yola çıkılması gerektiğini en iyi siz bilirsiniz. Siz ya da bir başkası bu yolculuğa çıkmaya mahkûmdur. Bu her zaman böyle olmuştur. O yolları yürüdükçe anlam dediğimiz şey ardımızdan gelecektir. Tıpkı bir gölge gibi peşimizi bırakmayacaktır. Günü geldiğinde gölgenizle aynı adımı atacağınız o saat kapınıza dayanacaktır. O saatten sonra anlamlı gibi görülen her şey anlamını yitirmiş ve hayatın akışı başka başka anlamlara gebe kalmıştır. İşte bu akışa yazgı diyoruz. O saat geldiğinde gönül kapınız kapanınca başka gönül kapıları açılacaktır." Gezgin yazgıya soruyordu. "Bu pejmürde yollara yolum niye düştü? Söyle bana yazgı, seni can kulağıyla dinliyorum. Ey yazgı"…
Yazgı nidaya gelmişti. Yolunu şaşırmış gezgine usul
usul seslendi. Duyduklarına inanamayan gezgin yol kenarında durdu. Bir yandan
yazgının sesini dinlerken diğer taraftan yakıcı güneş başına vuruyordu.
Harareti artmış olduğu sırada susuzluğunu giderecek bir armut ağacının yanında
durmuş olduğunu fark etmişti. Ağaçtan kopardığı armudu iştahla yemeye
başlamıştı. Yazgı o sırada susmuştu. Gezgin ne yapacağını bilmez halde
şaşırmış… Zihni, yazgının son cümlelerini hatırlamakla meşgulken, gaipten
duyduğu o sesin son cümlelerini anımsadığında iş işten geçmek üzereydi.
Yazgının son söyledikleri şöyleydi. "Burası
senin için her şeyin bittiği yer." Yazgın burada noktalanıyor. Senin
hikâyen armut ağacının dibinde noktalanacaktı. Boğazına kaçan bir armut parçası
nefesini tıkamış ve oracıkta ne olduğunu anlamadan gezgin olduğu yere yığıldığı
gibi kalmıştı. Hiç bitmeyecekmiş gibi sanılan yollar bir anda noktalandığı gibi
gezgin gölgesiyle birlikte aynı adımı aynı anda atmıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder