Ana içeriğe atla

O DÖNGÜSEL YALNIZLIK

Onlar döngüsel yalnızlığı doğuruyorlar. Yokluk, Bir yok oluş değildir. Bakıp görebilen sanatçılar, kendi kendilerini kendiliğinden yaratan kişilerdir. Öyle ki bu eylemleri sayesinde evrenin yaratıcı sürecinde yer almış olurlar. Sanatçılar, gözlerden uzak bir adada, nadir ve eşsiz çiçekler gibi doğanın o döngüsel ritminde farkında olmadan yer alırlar. Tabiat, o döngüsel yalnızlığı sanatçıların imgelerinde açığa çıkınca, tabiatın yaratıcı yönü fark ediliyor.

Müzik ve ahenk, bakınca gördüğüm her yerde. Bu sesler, gözümün önünde eşsiz tablolara dönüşüyor. Düşünmüyorum, sadece görmeye çalışıyorum. Estetik kaygılar ikinci planda kalırken, renklerin armonisi bütünlük çerçevesinde tablonun içinde dans ediyor. Müzik eşliğinde dans eden tabloların geçişi içindeyim. Bu geçişler karşısında büyüleniyorum. Biçim, müzik eşliğinde renklenirken dans ediyor. Sonra, gerçekleri kulağıma fısıldayan resmin dokularıyla kendime geliyorum. Biçim ve şekilden çok sonra, çiçeklerin dokuları dikkatimi çekiyor.

Şekil her şekilde alanları dolduruyor. Doku olayı bambaşka. Sonra, dans eden renklerin dokuları olduğunu görüyorum. Sanat, ulaşılamayana ulaştırıyorsa ve kapılar aralıyorsa, bizi bizle yakalıyor anlamına gelir. Dolayısıyla özne, farkında olmadan bilinçli ya da bilinçsiz evrenin o döngüsel yalnızlığını anlamlandırabilir. Bu anlamlandırma, anlamsız gibi görünen birçok şey için geçerli. Anlamsız bir dünyada o geçişlerdeki büyüyü kaybediyoruz. Fakat en derin anlamlar, anlamsızlıkta gizlidir.

Düşünmüyorum, sadece resim yapmak istiyorum. Kavramlaştırmıyorum, sadece hissediyorum. Öyleyse şimdilik öğreniyorum. Sanat, var olmanın kendisiyken, sanatın kaynağı yokluğun girdabı. Bu durum sanatçıda şöyle yankı yaratıyor: Sanatçı, ne istediğini derinlerden duyması gereken bir süreci doğuruyor. Derinlerde sadece kendisiyle evrenin boşluğu arasında salt istek ve tasarı.

Can Ezgin 

Telif Hakkı Saklıdır

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEMOKRASİ İÇİN KİLİT UNSURLAR

Basın, kamusal alanda doğru bilgiye erişimi sağlayarak demokratik süreçlerin sağlıklı işleyişi için kritik öneme sahip toplumsal bileşendir. Özellikle toplumsal ya da politik krizlerde basın, kamuoyunu bilgilendirerek halkın doğru kararlar almasına yardımcı olur. Basının özgürlüğü, demokratik değerlerin korunması ve halkın bilinçli bir şekilde kararlar alabilmesi için temel bir hak olarak kabul edilir. Ancak, basın mensuplarının hatalı haber yapması durumunda dahi onları suçlamak ve hedef göstermek, demokrasiyi tehdit eder. Basına yönelik suçlamalar, yalnızca basının özgürlüğünü sınırlamakla kalmaz, aynı zamanda halkın özgürce bilgi edinme hakkını da engeller. Bu nedenle, basın mensuplarına yönelik baskılar, hem toplumu bilgilendirme işlevini zedeler hem de demokratik süreçleri tehlikeye atar. Bağımsız ve demokratik toplumlarda, gerçek suçlular adalet önüne çıkarılmalıdır. Toplumları yönetenler ve güç sahipleri, hukukun üstünlüğüne saygı gösterdiklerinde ve suçlular adil bir biçimde y...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ'NDE DENGE KÖŞE

Masanın ortasında üç büyük harita yer alır: Ukrayna, Ortadoğu ve Güney Asya.  Ortadoğu’daki çatışmalar ve Güney Asya’da patlak veren Hindistan ile Pakistan arasındaki savaş, küresel krizlerin oluşturduğu Bermuda Şeytan Üçgeni'nin son köşesini tamamlar. Bu jeopolitik üçgen, çatışma ve belirsizliklerin merkezi olarak adlandırılmıştır. Diğer gölgede, Güney Asya haritası odanın karanlık ve belirsiz bir noktasında durur; Ortadoğu'nun haritası ise biraz daha belirgindir. Bir perde, arka planda denizlerin gümbürtüsünü ve uğuldayan rüzgârı temsil eder. Kapıdan içeriye, zaman zaman bir kâhin ya da bir anlatıcı gibi bir figür girer. Anlatıcı (derin bir sesle): Bermuda Şeytan Üçgeni’ne adım atıyoruz… Fırtınalar arasında kaybolan gemiler gibi... Bir yanda Ortadoğu'nun kudretli, yakıcı sıcaklığı, diğer yanda Ukrayna'nın fırtınalı kışı… İki köşe, her biri farklı bir dünya, farklı bir zaman dilimi... Ama hepsi bir şekilde birbirine bağlı. Denge, her iki köşede de bir sırrı barı...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ: DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Dünya bazen karmaşık bir labirent gibi hissettirir. Ülkeler ve insanlar, çıkar çatışmalarının ve tarihsel yaraların ortasında savrulurken, sanki görünmez bir güç bu karmaşayı daha da derinleştirir. Bugün dünya, yeni bir Bermuda Şeytan Üçgeni'nin kıskacında. Bu üçgenin köşeleri; Avrupa'da Ukrayna Savaşı, Ortadoğu'da bitmek bilmeyen çatışmalar ve Asya'da Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimle şekilleniyor. Bir yanda toprağın, diğer yanda inancın, öte yanda ise kimliğin savaşı... Hepsi bu üçgenin içine çekiliyor.  Tarihsel Arka Plan: İmparatorlukların Çöküşü ve Modern Bermuda Bu çatışmaların köklerini, imparatorlukların çöküşünde buluyoruz. Avrupa’da çatışma kökenleri, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rus İmparatorluklarının yıkılışıyla şekillendi. SSCB'nin dağılması, Ukrayna krizine zemin hazırlayan sınır ve kimlik sorunlarını derinleştirdi. Ortadoğu ise kolonyal mirasın yükü altında kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve Batılı güçlerin müdahaleleri, etnik v...