İyilik, içten ve karşılık beklemeyen bir duygu olarak varlık bulur, yapılan bu davranış zamanla unutulur, göz ardı edilir. İyiliğin karşılıksız doğası, onun unutulmasına, görünmez olmasına sebep olur. İyilik ne kadar içten yapılırsa yapılsın, toplumsal bellekte kısa süre yer alsa da yaşam, bize olması gerekenleri en acı dersler karşılığında tekrar öğretir.
Öte yandan, kötülük, karşılıksız bırakılmamak için hep bir bedel arar. Kötülük, iz bırakarak insanın duygusal dünyasında kalır; çünkü bir karşılık, bir intikam arayışı vardır. Kötü olan, bir anlamda sürekli haksız yere hesap keser, bekler ve bu hesap sorma eğilimi kötülüğü kalıcı kılar. İntikam, kötülüğün her şeyin karşılıksız olmaması gerektiği anlayışının bir ifadesidir. Bu da, insanların kötülüğü sürekli taze tutma, ona tepki verme ya da ondan kurtulmak için sürekli bir çaba harcama gerekliliğini doğurur.
İyiliğin doğurduğu hassasiyetin unutulmasına karşılık, yapılan kötülüğün karşılıksız bırakılmaması sürekli hatırlatma çabası ve bunun bir tür "ant içme" gibi kalıcı bir tepkiyle devam etmesi, insanın hayat mücadelesini etki altına alır. Bu çelişki, toplumların ve bireylerin yaşantılarında sıkça karşılaşılan bir durumdur. İyi ve kötü arasındaki bu fark, insanın dünya ile kurduğu ilişkiye dair derin sorular sormasına neden olur.
İyilikler, canımıza can kattığı için unutulmaya mahkûm edildi. Kötülükler, karşılıksız bırakılmamak için ant içildi.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder