Nefret ne derece hayatımız da yer alıyor? Karşıdaki adaya geçmek istiyorum. Karşıya geçmek zorundayım. Çünkü, hayatım ve geleceğim söz konusu. Ama deniz çok derin. Ada çok uzakta. Karşıya geçmek için neredeyse hiç şansım yok. Belki şansımı zorlarsam bir sal yapabilirim. Bir umut. Fakat sağlam bir gemiye ihtiyaç duyduğum bir gerçek. Keşke gemi olsaydı. Ama olsa da gemiye binecek ne param var, nede gemiyi bekleyecek zamanım var. Karşıya geçmeliyim. Sesim kısıldı, sesimi duyuramıyorum. Köşeye sıkışmış kedi gibiyim. Adanın adı Sevgi Adası. Orada umut var. Çünkü, orada açlık yok. Karteller, tekeller yok. Para içinde şan şöhret içinde yüzen asil zadeler para baronları yok. Sevgiden yaratılmış gökkuşağı adası var. Ütopya adasına gidebilmem için bir çift sevgi kanadım olsaydı. Bu nefret ortamından belki de uzaklaşabilirdim. Düşleriyle gerçekler arasında sıkışan sevgi insanları. Neyi seveceklerini kesinlikle biliyorlar... Sevebilmek kendinizden vazgeçmenizi size söylüyor. Bütün canlılar kendilerini ve kendilerinden gördüklerine karşı sevebilme duygusunu içlerin de yaşıyorlar. Sevgi kendinizden vermek olduğu gibi doğada çoğalma ve hayata tutunma ile bütünleşik biçimde varlığını devam ettiriyor. Bu sürece dahil olamayanlarda bir parça nefret doğuruyor. Sevgi dolu insanlara gelince onlar paylaştıkça çoğalan insanlar.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder