Bölünmüşlük, önce zamanı keşfettik. Sonra yelkovan ve akrep ile mekanlar içindeki dünyalar bölündü. Senelerce o an, o mucizevi anı mutluluk adına bekledik. O sihirli dakikaları yakalamayı amaçlıyorduk. Halbuki ne akrebin ne yelkovanın ne de sarkacın ucunda sallanan bizdik.
Düşünün, bir kişinin hatalarını, duyarsızlığını, aymazlığını bazen o toplumda yaşayan yüz binler çekiyordu. Biz kendimizi yaşayamadan, özgürlük nedir tatmadan kapana sıkışmış kıvranırken duygu dünyamız birkaç dakikalık zaman dilimine sıkışıp kalıyordu. Geçmişte işlenen hataların bedelini daha sonraki nesiller bir bir ödemek zorunda bırakılıyor ve mahkum ediliyordu.
Yıllarca süren ruhsal acılarla devam eden bölünmüşlük duygusu; çağımızın bu amansız ruh halinin üstü kızgın lavlarla kapatılmış, içten içe soğutulmaya terk edilmişti. Mazide kalan güzel yaşanmışlıklar aklımızın ucuna bile gelmez. Bunu biliyorsunuz. Olumsuzluklar denizinde var olan ruhumuz, sadece irademizle şahlanır. İrade denen şey hayatta kalma azmidir. Denizde yüzmeye azmetmiş insanın sürekli azgın dalgalarla boğuşması gibidir. Her şey iğneden ipliğe bir sicim gibi bağlıyken insandan daha ne beklenebilir? Bir bahane kasırgası güçlü olan kısımları tutuşturmuş ve insanı sarkacın ucunda bir oyana bir buyana sallıyor. İnsanın gücü ve iradesi tükensin yok olsun. Sistemin çarklarını beslesin. Gerisi hiç önemli değil. Yaşadıklarımız, çektiklerimiz, dökülen gözyaşları ve ölen masum insanlar.
Öyleyse uygarlık tarihi sıfırlanmalı, özgür tarih başlatılmalı. Özgür insanların yaşadığı sonsuzluk denizinde yüzen olumlu yaşam tarzları bakir topraklarda hayat bulmalı. İnsan kendisi için değil, doğa için yaşamayı amaçlamalı. Doğanın geleceğine yön vermeli. Yoksa tersine işleyen süreç bizi yabancılaşmanın kucağına fırlattığı gibi yok oluşa doğru sürüklemekte. Sarkacın ucunda sallandıkça yaşadıklarımızdan her koşulda zevk alacağız, hepsi bu.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder