Aydınlık istiyoruz, kara tahtalara içimizi dökmek için kırık bir tebeşirimiz olsaydı; şimdi uyuşuk beyinlerimizde aydınlık doğacaktı. Ve yarınlar için umut tacirleri peşinde koşmayacaktık… Umut üreten ötekileştirilmemiş toplum içinde uyumlu yaşam tarzımız olacaktı. Kayıpları konuşan toplum bireylerinden çok, kazançlarımızı konuşan kişiler olacaktık. Birbirimize sarılmanın doruklarında; yüreklerimizle sevgi ve barış türküleri söyleyecektik. Doğal olanı istemek ne kadar yanlış olabilir ki? Kafalarımızdaki barış umutlarını bombalayanlar boşaltılmış kafalarımızın içinde savaş tamtamları çalmak istiyorlar. Her zaman olduğu gibi...Elimizde savunulacak toplumsal argüman neredeyse bırakmadılar. Toplumun ruhunu temsil eden değerleri de çökertme peşindeler. Yavaş yavaş doğacak olan güneşi kendi istikametlerine doğru çekmekteler. Bir zaman sonra barış güvercinleri içimize çöreklenmiş kin ve nefreti törpülemeye yeterli olmayacak. Karartma günleri, acı sirenler kapımıza gelip dayanmadan önce… Macera düşkünleri gibi davranmadan önce kirli oyunlarla neyin içine çekildiğimizin farkında olacak mıyız? Günümüzde savaşın girdiği topraklarda aydınlık bir gelecek için, barış ve sevgi tohumları yeşermiş mi? Yarın çok geç olmadan savaşın ciddi yanlarını araştırmalıyız. Savaş halinde olan iki toplum için, bir taraf karşı tarafı mağlup etmedikçe kimse barıştan söz edemez. Savaşların çıkma sebeplerine baktığımızda, temelde dünya ülkelerinin ekonomik çıkarları ve kaygıları bulunmakta. Durum böyle olunca o coğrafyada yaşayan toplumlar kışkırtılarak zayıf düşürülmekte. Daha sonra işgalle devam eden süreç nihai amacına taşındığı gibi barışla bitirilir.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder