Hayatın örgüsü içinde yaşamın kalbinden beslenen canlının dünyanın sonuna katkı sağlaması üstelik seyirci kalması... Ve bu gerçekler karşısında yüreği parçalanan kadim ruhlarıysa aciz bırakması. Ne kadar ürkütücü. Hayatı kendi yarattığı kalıplara sığdırmaya çalışan bu canlının adı insan. Kendi kendine methiyeler düzen insan. Ormanlarımız yandı. Hala yanıyor. Yüzyıllara vurduğunuz zaman doğa kendi kendini temizler, yeniler ve yaralarını sarar. Bunun gerçekleşmemesi için dışarıdan engelleyici, zorlayıcı bir etken olmamalı. Mesela insan nüfusunun çokluğu ve çarpık yaşam tarzımız gibi etkenler. Çünkü, büyük miktarda ekosistemden bağımsız yaşam tarzı geliştirmiş tek canlı bildiğiniz gibi insanoğludur. Yani biz yapacaklarımızdan topyekûn vazgeçemezsek ya da yeni yaşam tarzları üzerine, temiz enerji odaklı yaşama yoğunlaşmazsak dünyanın kendi kedisini yenileyebilmesi ve tazelemesi için çok uzun zamana ihtiyacı olacak. Şu anda varoluş sınırının eşiğindeyiz. Yok oluş demek istemedim. Elbette bir şey gittiği zaman onun yerine bir şeyleri koyabiliriz. Mesela yanan ağaçların yerine fidanlar dikmek çözüm sayılabilir. Fakat burada iklim değişikliğinden söz ediyoruz. Dolayısıyla siz ne düşünürseniz düşünün aslında dikilecek olan fidanlar için kuraklık ve yangın riski var. Ağaçların iklim değişikliği üzerinde ne kadar olumsuz etkisi olabilir? Bu meselenin özünde karbon salımı olduğu bir gerçek. Atmosferimiz gereğinden fazla ısınıyor. Ve dünyamız sera etkisi altında kalıyor. Bu gibi konuların uluslararası düzeyde masada sağlıklıca tartışılması için üretim ilişkileri üzerinde global anlamda mutabık kalmamız gerekli. Mevcut ekonomik sistem şu anda radikal kararlar almaya elverişli değil. Değişim genelde bir şeylerin bir şeyleri zorlamasıyla olmuştur. Günümüzde bu değişimler hiç bir zaman doğal şartların zorlamasıyla olmamıştır. İnsanoğlu kişisel anlamda kaybetmeye başladığı an uykusundan uyanır. Umarım gelecekte dünyamız için çok geç kalmayız.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder