Yokluk, korkularımızla yüzleşmeyi bize öğretmiştir. Herkesin yürüdüğü yol, sizi ölüm vadisine mi götürüyor? Bunda kaygı duyulacak ne olabilir? "Lütfen önden buyurun, sizin arkanızdayım." Önden gidenler de bir başkasını takip ediyordur. Sonu yok oluşla bitecek yolculukta kimse yalnızlık çekmeyecektir. Biz varlıktan önce yoklukla yoğrulmalıyız; çünkü yokluk bizim mayamızdır. "Çok" ve "az" gibi kavramlar, çocuğun öğrenmeye çalıştığı ilk kavramlardır. "Çok" dediğinizde, zamanla ilgi gördüğünüzü öğrenirsiniz. "Yok" ise bizim bittiğimiz andır. Ama zamanla yokluk bizi içine çektikçe, yürüdüğümüz yol bir otobana dönüşür. Oysa gerçek varlık, tam tersine, yokluğun içinde devinir. Varlık, ilgilendiğimiz alana göre iç dünyamıza anlam taşır. Yalnız, tek başına yürüdüğü yolda kendisiyle yüzleşenler, gerçek varlığı nerede bulacağını bilir. İçimde bir yolculuğa çıkıyorum. Bu, yalnızca fiziksel bir hareket değil; içsel bir keşfe dönüşüyor. Kayıkçı kür...