Güneş, merkeze doğru kaydıkça, binlerce yıllık derin uykusundan uyanacaktı. İnsanlar yeraltındaki yaşantılarından sıyrılıp mevsimler döngüsüne katılmak için sabırsızlanıyordu. Mevsimler yeryüzünü keşfetmenin başlangıcına işaret ediyor cennetin kapılarını müjdeliyordu. Tarih sıfırlanmış, Güneş tarihi adını almıştı. Güneş, bu tarihten sonra Siyah Güneş adıyla anılacaktı. İnsanlık tecrübe adına yaşadıklarını hiçbir zaman unutmamalıydı. Öyleyse Güneş'in adı bundan böyle Siyah Güneş olmalıydı.
Küçük bir zümre geçen yüzyıllarda dünyanın eşsiz güzelliklerinden yararlanıp mutlu olmuştu! Genç ama bir o kadar da yaşlı olan gezenimiz yok olmanın eşiğine, her şey insanlar için güzel olacak söylevleriyle gelmişti. Bizler için belki de bir parça güzel şeyler olmuştu. Sonuca bakıldığında gezegenimizin çabuk yaşlanmasında bizim payımıza düşen sorumluluk hiç de azımsanacak kadar bir pay değildi. Aslında payda üzerine, şu kadar, bu kadar payda diye düşünmek istemiyorum. Paydanın tamamı bizlere ait gibi.
Güneşin sonsuz enerjisi tükenir mi? Tükenir mi hiç, Güneşin sönmesi için daha çok vakit var dediler. Doğru, Güneş sönmeyecekti. Ama Dünya'yı en sonunda kızdırdılar. O sonsuz enerji artık gezegenimize ve bize zarar vermeye başlamıştı. Sonuçta insan değişime ayak uyduran, değiştiren canlı bir varlık. Bu tablo değişebilirdi. Artan dünya nüfusu, kapıya dayanan kuraklıklar bizleri korkutmamalıydı. Dünya tarihi sıfırlanmış olsa da Siyah Güneş yazgımız olmamalıydı.
Yorumlar
Yorum Gönder