Ana içeriğe atla

Kayıtlar

UYGARLIĞIN YOLUNDAKİ İNSAN

Uygarlığın Yolunda 1 Güvensizlikle birlikte açığa çıkan aksaklıklar bireyi birey olmaktan çıkarır. Kendisine ve çevresine hızla yabancılaşma sürecine kayıtsızca itilerek toplum içinde yalnızlığa mahkum edilir. Kişi, bu mahkumiyetinin farkında dahi olmadan kendi gücünden hayatı boyunca habersiz bırakılarak maddi ve manevi yıkımlara uğratılır. Doğru davranışların, insanda uyumlu yaratımların ortaya çıkartılabilmesi için her şeyden önce kişinin bugüne kadar kimlere çalışarak ürettiğini enine boyuna araştırıp sorgulaması gerekir. Belki de günümüzde birey sorunu bu tarz soruların içinde yatıyordur. Bu doğrultuda uygarlık adına amacımız, kendiliğinden şekil alan özgür bireylere, bu bağlamda düşünen beyinlere, inançlı yüreklere ve bunlarla beraber bu oluşumları meydana getirecek çalışmaların uzantısında aydınlık toplumlar ile benliğinden haberdar özgür bir dünyaya yönelmektir. Bundan sonra uygarlık yolunda emin adımlarla ilerlerken umudumuzu en temel gerçek ile alevlendirmeliyiz. Umut ateşimi...

DOYUMSUZ KARADELİK

Kendimizle savaşıp duruyoruz. Şunu bilmeliyiz ki, toplum denen karşıtlıklar ya da tekdüze yapı genişledikçe doymak bilmeyecektir. Görünmeyen halka, bireyi kara deliğe çeker. İşte bunu fark eden birey ise, çemberin hiç olduğunu anladığı gibi, bunu kabullendiğinde ruhunda bir hafiflik hissedecektir. Çünkü toplum, yaşamla ölüm arasındaki gerilimden beslenerek. canavarlaşır.   Can Ezgin        Telif Hakkı Saklıdır                                                                                    

DÜŞLERSİN O ANDA GELİR

Çoğunluğunu bireylerin meydana getirdiği bir toplum düşlüyorum. Öğrenmeye ve eleştiriye açık kişiler öncelikle kendi kişisel açmazlarından yola çıkarlar. Toplumu insan odaklı keşfetmektir amaçları. Yani mükemmelin dışında kusur olduğunu düşündüğümüz her şey aslında gerçeğin kendisidir.  Gerçekse  insanı düşlerinde özgürleştirir. Can Ezgin Telif Hakkı Saklıdır

UYGARLIĞIN YOLUNDAKİ İNSAN

Uygarlığın Yolunda 2    Öyleyse dayatıcı, baskıcı ve bunların içerdiği bir kalıba dayalı anlayışlardan kısmen de olsa uzaklaşmaya çalışmalıyız. Gelenekçi anlayışların özgürlükçü zeminler üzerinde eriyerek buharlaşması için olanaklarımızı genişletebilmenin arayışında oldukça nesnel açıdan sırasıyla gerekli önceliklerimizi daha net kavrama imkanı doğacaktır. Dayatıcı kalıp içindeki anlayışlar ile her şeyin yerli yerindeymiş gibi düşünülmesi sonucunda insanın kullanılabilecek bir araç veya eşya gibi görülmesi muhtemel bir durumdur. Bu tür yaklaşımların insan ilişkilerinde aksaklık ve anlayışsızlıklar meydana getireceği açıktır.     Can Ezgin  Telif Hakkı Saklıdır                                                                     

UYGARLIĞIN YOLUNDAKİ İNSAN

    İnsanca yaşamaya çalıştığımız bu dünyanın neresinde ve nasıl yaşamaya çalışmalıyız? Sorusunu  her birimiz belki de yüzlerce kez kendi kendimize sormadan edememişizdir. Böyle bir sorunun cevabını çevremizde aramaya başladığımız andan itibaren uygarca yaşayabilmenin eşiğinden insanlığa doğru nesiller boyu süregelen yolculuğumuza fiilen başlamış oluruz. Görüldüğü üzere uygarlığın temeli insanın varlığıyla ve insanların bir arada topluca olmaları sonucunda çevremizin imarı ve geleceğimize yön verebileceğimiz şekilde zaruri ihtiyaçlarımızı üretip tüketmek amacıyla atılmıştır. Uygarlığın temeli hayati gereksinimlerimizi üretmek amacıyla doğmuş olsa bile sanat ve eğitim, uygarlığın ayakta kalarak gelişmesi için önemli unsurlar olmuştur.  Bu nedenle sanatın, eğitim ve öğretimin niteliklerini gelecek nesiller için kavramamız, toplumumuzun gelişerek büyümesi adına gereklidir.        Telif Hakkı Saklıdır     Varlık ve İnsan     ...

SAATSİZ

Saatsiz yol dedi. Fakat geri dönüşü zaman zaman iç dünyasında yer alan hatıralardan başka bir şey olmayan bu yolculuk. İstem dışı bir tepkime sonucu dünyanın belli belirsiz köşesinde alev almış ve ağır ağır yanan bir ateş gibi sonu geldiğinde tükenecekti. Yolculuk her birimiz için aynı tepkimelerle başlamış fakat başka başka şartlar altında sürmekteydi. Bu yolculuk büyük bir şey için yapılmaktaydı. "Yola çıkan yolcu, amacını bilseydi yolculuğun bir anlamı kalmazdı..." Böyle dedi saatsiz. O nedenle hayaller ve düşler saatsiz için sıradan şeyler değildi. Orada olmakta olan oluşumun amacı gizliydi. İnsan basit bir canlı organizma değildi. Sadece şimdilik böyle bilinmesi, algılanması lüzum görülmekteydi. Dünyaya egemen olacak olan insan değil onun fikri, düşüncesi ve ruhuydu.  Düşlerimizde ve vazgeçemediğimiz hayallerin kökeninde bu saklıydı. Hiç mutluluk nedir yaşamamış kişi mutluluk özlemiyle yanıp tutuşuyor ve mutluluğu atmak için yol aramayı aklından çıkarmıyordu. "Nedir...

NİÇİN GEZGİNLER

Niçin gezginler düş kapısının anahtarını taşımayı kabul etmişler? Kırgınlıklar, hayal kırıklıkları ve sonsuzluk. Düşlerimiz sis perdesi ardına saklı. Ciddiyetsizlik ve sonsuzluk. Bu yüzden düş gezginleri ciddiyeti elden bırakmamışlar. Pes etmek mi? Ne olduğunu ve neler olduğunu bilmediğimiz bu hayat kuşağı da yolculuğun başını çeken gezginler her şeyden çok güvendikleri düşlerini hiç salık vermemişler. Bir gezgin gerçekten düş gezginiyse her zaman mucizelere tanıklık etmiştir. Çünkü, kısır döngüden başka bir şey olmayan medeniyetin ortasına kendilerini atarak düşlere kucak açmışlar. Çocuksu meraklarının peşinden giderek her gün her saniye gözden kaçan mucizelere doğada tanıklık etmiş ve etmekte olan ruhlarını da kendilerine rehber edinmişlerdir. Düşlere kucak açmak bir karşı duruş, yalanlarla örülü ikiyüzlü dünyamıza gizli bir meydan okuyuştur. Gezginin saf, arı düşleri. Saflık, güzellik düş gezginlerine kalmıştı. Onlar düşlerinden vazgeçmedikleri sürece saf güzellik tekrar ha...