Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TOPLUMSAL UZLAŞI Ⅰ

Toplumsal uzlaşıya geçiş, her açıdan zorunluluk teşkil ediyor. Mevcut sistemin en önemli dayanağı sömürü olduğu sürece, fiziki koşullar ve matematiksel veriler temel kaynakların hızla tükendiğini gösteriyor. Bu durum, gelişmiş ve gelişmekte olan toplumları kaçınılmaz olarak yeni kaynak arayışına ve mevcut kaynakları iktisadi bir yaklaşımla değerlendirmeye zorlayacaktır. Kaosun eşiğine gelmeden önce - ya da eğer kaos çoktan başlamışsa - politik ve psikolojik manevralarla yön verilen toplumsal ve ekonomik krizlerin ardından, kapitalist sistemin öncülerinin de toplumsal uzlaşının güvenli limanına yönelmeleri kaçınılmazdır. Ancak bu uzlaşı, sadece sözde bir anlaşma olarak kalırsa, yani içi boş söylemlerle "uzlaştık" demekle yetinilirse, olumlu anlamda bir iyileşme ve gelişme beklemek hayalcilik olur. Gerçek bir dönüşüm için, yüzleşmemiz gereken en büyük şey korkularımızdır. Sistemin, insanlığın içgüdülerinden beslenen gerçekleriyle yüzleşmeden, sadece günü kurtarmaya çalışan çözü...

ERİTİLEN GERÇEKLER

Eritilen gerçekler , korku ve bağlılık gölgesi altında, egemen ahlak yasalarıyla insanı kendisinden, yani bireysel duygularından, temel hakikatinden ve kaynağından uzaklaştırıyor. Bu durum, insanın kendi benliğinden koparılmasına, sorgusuz sualsiz kabul ettiği kurallar ve normlarla yönlendirilmesine neden oluyor. Peki, bizim gerçeğimiz nedir? Birilerinin “dur” demesiyle durmak, “koş” demesiyle koşmak, birinci geldiğimizde boynumuza madalya takılarak alkış tufanı arkasında ezeli korkularımızın üstünü örtbas etmek mi? Toplum tarafından dayatılan kalıplar, bireyin kendisini tanımasını, özgürlüğün ne anlama geldiğini keşfetmesini engeller. Özgürlük, tadılmadığı sürece sadece bir kavram olarak kalır ve önü kesildiği müddetçe hakiki anlamına ulaşılamaz. Özgürlük, ancak  içselleştirildiğinde  gerçek bir varlık kazanır. İnsan, özgür olmayı öğrenebilir; ancak özgürlüğün kıymetini, onun eksikliğini hissetmeden ve üzerinde düşünmeden anlayamaz. Özgürlüğün önemini kavrayabilmek için insa...

KISIR DÖNGÜ

Lanet, karabasan gibi gecenin bi vakti sislerin arasından çıkıp geldi. Üzerimize ansızın sinsice çöktü! İlk önce acı bi ıslık beynimizin içinde çınladı. İnsanlar dualar üzerine dualar ediyordu. Bense bi köşeye kıvrılmış oracıkta bekliyordum. Elimizin kiriyle dünyanın işine karıştığımızı düşünüyor ve henüz belki de geç kalmış sayılmayız diyordum. Acaba gerçekten bir çıkar yol var mıydı? Kimileri adaklar üzerine adaklar adıyor, tamiri imkansız gibi görünen, bu çıkmaz yolda sureti siyahlaşmış varlıklardan medet umuyordu! Her zaman ki lanet yine iş başındaydı. Elimizdekileri kaybedince, elimizdekilerin değerini anlıyor daha sonrasındaysa, yani fırtına dindiğinde tekrar başa dönüyor, bildiğimizi okuyorduk. Ders mi? Ders almak mı? dünyanın en zor, en son düşünülecek şeyi, yaşadıklarımızdan ders çıkarmaktı. Bu durumun açık, ya da üstü kapalı gerekçeleri vardı. En basiti insan, indiği merdiveni tekrar çıkmak istemiyordu. İnsanı kuşatan bu lanet ortadan kalkacak mıydı? İnsan insanı yitirmeden ö...

YİTİŞLERİMİZ

Sanatı özgürleştirmeyi düşleyen ve adım atan sanatçı. Ölüm diyarının gerçeküstü çıkıntısı sanatın içindeki özgür oluşla sanatçıya sesleniyor. Yitişlerimiz eşsiz olmalı.   Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

ÇİÇEK ve ÖLÜM

Bir çiçeğin rüzgarında düş gördüm. Dün gece düşümde kan görmüştüm! Cesetler, çiçeklerle gömülen cesetler görmüştüm... Dün gece sen yoktun yanımda. Üşüdüm. Bir umut, seni aradım. Senin sıcaklığını aradım. Dün gece ölmek istemiştim. O cesetlerin arasında öylece kalmak, sonsuz uykuya dalmak istemiştim. Gecenin bi yarısında uykumun ortasında hayata tutunmak istemiştim. Hiçliğin tam ortasında, ölümün kahredici soğukluğunda, hayatı yalanlayan ölümün hafifliğinde, tepemize dikilecek o taşın ağırlığında, hayata tutunmak istedim.  Can Ezgin  Telif  Hakkı Saklıdır 

SIRADAN İNSAN

Yüreği acı ve sevinçle kabaran, sırtı dönükken herkese güven duyan, yüzünü döndüğünde her şeye şüpheyle bakan sıradan insan.    Can Ezgin  Telif  Hakkı Saklıdır 

GERÇEK UMUT

İnsancıl sorumluluklarımızdan hariç, gereksiz yüklerimizden arınmaya çalışmalıyız. Başarı hikayemiz hayatın içinden gelmeli. Sert yamaçlarda tek başına serpilmiş gövdesi güçlü ağaçlar gibi. Böylece her başarı beraberinde gerçek umudu taşıyacaktır! Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır   

YÜREĞİNİ SEVGİYE AÇANLAR

Sevgini karşılık beklemeden sunmak, içtenliğin en saf halidir ve bir hünerden ziyade yüreğin cesaretidir. Hüner, ustalık ve kontrol gerektirirken, sevgi hesap yapmaz; doğal bir şekilde ortaya çıkar ve kendiliğinden gelişir. İnsan sevdiğinde yüreğini karşısındakine açar ve ona güvenmeyi seçer. Amaçsız sevgi, bu güveni koşulsuzca sunmak, içtenliği ve samimiyeti karşılık beklemeden paylaşmaktır.  Bu tür bir sevgi, sevilen kişiye güç verebilir; ona varoluşunda bir destek, bir dayanak olabilir. Ancak aynı zamanda büyük bir sorumluluk da yükler. Sevilmek, her zaman hafif bir yük değildir; bazen insanı ağır sınavlarla baş başa bırakır. Sırat Köprüsü metaforu, tam da burada devreye girer. Sevilen kişi, bu saf ve karşılıksız sevgiyi nasıl taşıyacağını bilemeyebilir. Bu sevgi, onu yükseltebilir ya da sorumluluk duygusunun ağırlığıyla köprüde sendeletebilir. Toplum, özellikle korkak olanlar, amaçsız sevgiyi anlayamaz. Çıkar gütmeyen, karşılık beklemeyen bir sevgiyi naiflik, hatta aptallık ol...

HAYATIN AKIŞINDAN

Ben, hayatın akışından daha değerli değilim. Yaşamı ötekileştirenler şunu bilmeliler ki bilmek onlar için ne ifade ediyorsa tabi. Onlar tabi olana karşılar, kokuşmuşluğun çöplüğünde eşelene dursunlar. Karanlık, bir canı yakar. Ama aydınlık bilinçleri harekete geçirir. Sonrası malum bir ışık filizlenir. Bizler çocukken sokaklarda nasıl korkusuzca oyunlar oynardık. Sokaklar bizimdi. Büyüklerimiz merakta kalır, dışarıda başımıza talihsiz bir şey gelsin istemez ve endişe duyarlardı. Gözümüz kara bir şeyden korkmazdık ve sokaklardan kopamaz, kopartılamazdık. Şöyle geriye dönüp baktığımda o çocukluk anılarımız hala taze. Ama şimdi o anılarıma dönüp bakmak istediğimdeyse aklıma her zaman tedbirsizlikler ve sahipsizlikler sebebiyle meydana gelen acı kayıplarımız geliyor. Hayata olması gerektiği gibi sarılmayız. Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

SON DÖNGÜ

Kesik çizgiler gibi kısıldı, kısıldıkça büyüdü göz bebekleri. Duruldu azgın dalgalar, yavaşladı nabzı. Dökülüp, gevşedi asırlık kasları. Boylu boyunca salındı kamburu. Yorgun gözlerine çekildi yalnızlık perdesi! Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

YÜREĞİMİN SESİ KISILDI

Dikkatimi sana vermeliyim. Tabiatın yükselişinde ve alçalışında çalkalanıyor dünya. İçimden gelen derinlik çağında, yüzeyde duyulan yıkıcı ruhların zafer çığlıkları yüreğimin sesini kısıyor. Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

SİTEMKAR ve İSYANKAR

Gözlerinden dökülüyor kabına sığmayan, sitem dolu pervasızlık. Boynun kimsenin önünde eğimesin. Sitemkar ve isyankar atmalı. Canla başla çarpan yüreğin! Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

ŞAİRİN HARCI

Sert rüzgarlar adını fısıldadı bana. Tutunurum gözü pek dağcının belindeki ipe! Şairin harcıdır gerçeklerde düşleri, düşlerden gerçekleri dizelerle hayata döndürmek. Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

ONA SADECE BAKARIZ

Çalışmalarım sırasında özellikle resimle ilgili olan kısımlarda kalemi kullanıyorken çizdiğim resim ağır çekimde yüzeye vuruyor. O sırada üzerinde çalıştığım eserin hayat bulmasına yardımcı oluyorum. Figüratif resim sırasıyla ışık, biçim, boyut, dokudur. Bu dört ana unsur duruma göre zaman zaman hepsi olmakla birlikte kullanılmayabilir. Resim bunlara rağmen bir nesne değildir. Ona sadece bakarsınız.  Can Ezgin  Telif  Hakkı Saklıdır 

ÖNCE SESSİZLİĞİ DİNLİYORUZ

Yüreğimizin kulvarlarında duruyoruz ve f arkındayız. Ya toplum? Ağır aksak giden bir şeyler var. İnsanlar yeri geldiğinde kendilerini bilinçsel ve yaşamsal düzeyden soyutlayabiliyor. Bağlılıklarını ve bağımlılıklarını tanzim ediyor; bununla birlikte kısıtlı olanaklar içinde var olmayı tercih ediyorlar. Saf sevginin şövalyesi, sessizliğin erdemleriyle yaşamayı tercih edenler. Korkak olduklarından değil. Kesinlikle değil. Bu çağda yetip yetemeyeceklerini bilmekteler. Buysa suskunluk tanrısının palazlanacağı günü işaret etmekte. Kafesinde duran ona söylenenleri tekrarlayan papağanlardan bir farkımızın olamadığı gerçek olabilir mi? Sessizlik bize bir armağan olmalı. Konuşmayı biliyorken susmayı tercih ediyor olmak acıların en dayanılmazı. Bilgili olmak gözümüzü uzaklara doğru yöneltirken. Sağduyunuz, zamanın akışına kulak vermenizi istiyor. İnsan farkında, ağır aksak giden bir şeyler var. Bir şeyler yolunda gitmiyor. Tarihsel olgular doğasını yitirmeden önce sessizliği dinliyoruz. Can Ezgi...

YAŞAMIN DİLİNDEN

Yaşamın dilini bilen ulu ağaçlara... Sessizliğin içinden konuşmasını bilen bilge ağaçlar. Dallarıyla gölge, gövdesiyle ev olmasını bilen ulu ağaçlar. Bu çağda unutulan, gelecek adına bize ilham veren kadim dostlarımız. Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

İNSANLAR ŞEHRE KÜSER

Şehir gölgelere hapis olur. İnsan şehre küser. Saksıdaki çiçek hikayeleri hayatın kendisi olup çıkar. Çocuklar büyük düşlerin adamıdır. Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

DAYANÇ ve ERDEM

Dayanç, d ünya saatinden çok evrensel akışa göndermedir. Çünkü, insanın gördüğünü anlamaya, anladığını yerli yerince yorumlaması için düşünmeye ihtiyacı vardır. Dolayısıyla anlayan ve gerçeği olduğu gibi gören insanın ruhudur. Kısacası insan duygularıyla görür. Korkağa cesareti anlatamazsınız. İçinde fokur fokur nefret kaynayan bir insana sevginin erdemlerinden söz edemezsiniz. Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

SIKIŞIP KALIYOR

Felsefe, edebiyat gibi beşeri akımlarla kronolojik olarak ilgilenilmiyor. Felsefi lügat evrenseldir ama dönemsel olarak dilimize ve topluma karşı yabancı kalıyoruz. Kapsayıcı ve destekleyici alanda güçlendirilmemiş dil, gündelik hayata yaşadıklarımızla sınırlı kaldığı için olaylara bakış açımız dar çerçevede sıkışıp kalıyor. Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

HABERSİZ OLANLAR

Gecenin yarısında, sabaha karşı parça parça çoğalan, dolambaçlı sevdalar. Yarından haberdar ama olacaklardan habersiz olanlar. Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

DUYARLI OLUNMALI

Sorunları kendi elimizle yaratırken aynı zamanda çözümlerini de arıyoruz. Fakat çözümü bilimin ve insan duyarlılığının içinde aramalıyız. Çünkü sorunları yaratanlar duyarsız öz çıkarcı insanlar ve o insanların işbirlikçileri; çözümleri aramak duyarlı aydınlık beyinlere kalıyor. Mücadeleye devam. Bu noktada yürüyeceğimiz çok meşakkatli sıkıcı yollar var. Duyarlı insanlar mücadeleden vazgeçmiyor. Ve mücadelesine devam diyor. Azim ve kararlılık bu uğurda olması gereken erdemler gibi duruyorken, motivasyonda bir o kadar önemini koruyor, korumalı. Motivasyon yine insan duyarlılığında saklı. Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır 

SEVGİ OLMAYINCA

Sevgi olmayınca, ölümün resmini çekiyor ve son defa kendimize dönüp bakıyoruz. Sevgiyi satın alacağını düşünenler için onur, aşkın gölgesinde yağ gibi yüzeye çıkmaya çalışır. Can Ezgin Telif  Hakkı Saklıdır