Eritilen gerçekler , korku ve bağlılık gölgesi altında, egemen ahlak yasalarıyla insanı kendisinden, yani bireysel duygularından, temel hakikatinden ve kaynağından uzaklaştırıyor. Bu durum, insanın kendi benliğinden koparılmasına, sorgusuz sualsiz kabul ettiği kurallar ve normlarla yönlendirilmesine neden oluyor. Peki, bizim gerçeğimiz nedir? Birilerinin “dur” demesiyle durmak, “koş” demesiyle koşmak, birinci geldiğimizde boynumuza madalya takılarak alkış tufanı arkasında ezeli korkularımızın üstünü örtbas etmek mi? Toplum tarafından dayatılan kalıplar, bireyin kendisini tanımasını, özgürlüğün ne anlama geldiğini keşfetmesini engeller. Özgürlük, tadılmadığı sürece sadece bir kavram olarak kalır ve önü kesildiği müddetçe hakiki anlamına ulaşılamaz. Özgürlük, ancak içselleştirildiğinde gerçek bir varlık kazanır. İnsan, özgür olmayı öğrenebilir; ancak özgürlüğün kıymetini, onun eksikliğini hissetmeden ve üzerinde düşünmeden anlayamaz. Özgürlüğün önemini kavrayabilmek için insa...