Toplumsal uzlaşıya geçiş, her açıdan zorunluluk teşkil ediyor. Mevcut sistemin en önemli dayanağı sömürü olduğu sürece, fiziki koşullar ve matematiksel veriler temel kaynakların hızla tükendiğini gösteriyor. Bu durum, gelişmiş ve gelişmekte olan toplumları kaçınılmaz olarak yeni kaynak arayışına ve mevcut kaynakları iktisadi bir yaklaşımla değerlendirmeye zorlayacaktır.
Kaosun eşiğine gelmeden önce - ya da eğer kaos çoktan başlamışsa - politik ve psikolojik manevralarla yön verilen toplumsal ve ekonomik krizlerin ardından, kapitalist sistemin öncülerinin de toplumsal uzlaşının güvenli limanına yönelmeleri kaçınılmazdır. Ancak bu uzlaşı, sadece sözde bir anlaşma olarak kalırsa, yani içi boş söylemlerle "uzlaştık" demekle yetinilirse, olumlu anlamda bir iyileşme ve gelişme beklemek hayalcilik olur.
Gerçek bir dönüşüm için, yüzleşmemiz gereken en büyük şey korkularımızdır. Sistemin, insanlığın içgüdülerinden beslenen gerçekleriyle yüzleşmeden, sadece günü kurtarmaya çalışan çözümler üretmek uzun vadede daha büyük krizlere yol açacaktır. Toplumsal uzlaşı, yalnızca zorunluluk değil, aynı zamanda insanlığın geleceğini şekillendirecek temel bir gerekliliktir.
Can Ezgin
Yorumlar
Yorum Gönder