Lanet, karabasan gibi gecenin bi vakti sislerin arasından çıkıp geldi. Üzerimize ansızın sinsice çöktü! İlk önce acı bi ıslık beynimizin içinde çınladı. İnsanlar dualar üzerine dualar ediyordu. Bense bi köşeye kıvrılmış oracıkta bekliyordum. Elimizin kiriyle dünyanın işine karıştığımızı düşünüyor ve henüz belki de geç kalmış sayılmayız diyordum. Acaba gerçekten bir çıkar yol var mıydı? Kimileri adaklar üzerine adaklar adıyor, tamiri imkansız gibi görünen, bu çıkmaz yolda sureti siyahlaşmış varlıklardan medet umuyordu! Her zaman ki lanet yine iş başındaydı. Elimizdekileri kaybedince, elimizdekilerin değerini anlıyor daha sonrasındaysa, yani fırtına dindiğinde tekrar başa dönüyor, bildiğimizi okuyorduk. Ders mi? Ders almak mı? dünyanın en zor, en son düşünülecek şeyi, yaşadıklarımızdan ders çıkarmaktı. Bu durumun açık, ya da üstü kapalı gerekçeleri vardı. En basiti insan, indiği merdiveni tekrar çıkmak istemiyordu. İnsanı kuşatan bu lanet ortadan kalkacak mıydı? İnsan insanı yitirmeden önce insanın değerini anlayacak mıydı?
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder