Ana içeriğe atla

GÜNÜ GELİNCE ve BAHAR

Kadim bir sözle, günü gelince açılıyor perdeler... Halkın, gerçeklerle baharı karşılayan dili. Bu söz, zamanla yoğrulmuş bir bilgelikten gelir, toplumsal hafızanın derinliklerinden yankı yaparak çağlar boyu bizlere ulaşır. Ve şimdi, Hıdırellez’de, bu kadim sözün anlamını bir kez daha derinlemesine hissediyoruz.

Hıdırellez, doğanın uyanışıyla birlikte ruhumuzun da taze bir başlangıç yapacağına olan inancın simgesidir. Tıpkı bir bahar sabahı gibi, yer yerinden oynar; gökyüzü, toprak ve su, yeniden hayat bulur. Halk, bu zamanı bir nevi doğanın ve insanın uyanışı, yenilenmesi olarak kutlar. Perdeler açılır, mevsim değişir, ve gerçekler, yıllar boyunca beklediği anı bulur.

İşte tam bu anda, baharın gelişine, doğanın yeşermesine, canlılığın artmasına ve yeniliğe olan bu karşılıklı saygı, halkın dilinde ve ruhunda yankı bulur. Gerçeklerle baharı karşılayan dil derken, aslında geçmişten gelen bir arayışın izini süreriz. İnsan, yıllarca toprağa ekmiş olduğu umutları, sabrı ve beklentileri, sonunda hasat eder. Gerçekler, baharın taze havası gibi yavaşça açığa çıkar, toprağa düşen ilk çiçek gibi.

Hıdırellez, sadece doğanın uyanışını değil, aynı zamanda insan ruhunun da uyanışını simgeler. Her bahar, halk bir adım daha atar, bir yeniliğe daha göz açar. Bu gün, tıpkı kadim sözde olduğu gibi, bir zamanlar arkasında gizli kalmış olan hakikatlerin ortaya çıkma zamanıdır. Gerçekler, birer perdenin açılmasıyla gözler önüne serilir. İnsanlar, mevsimin getirdiği taze başlangıçlarla birlikte içsel bir uyanış yaşar. Hıdırellez gecesi, bir anlamda bu uyanışa zemin hazırlar; sabırla beklediğimiz ne varsa, bir şekilde gün yüzüne çıkar.

Baharın getirdiği bu yenilik, sadece dış dünyadaki çiçeklerin açması değil, içsel dünyamızda da bir açılış ve arınmadır. Toplumlar, geçmişin gölgelerinden sıyrılırken, insanlar da kendi içlerinde gerçeklerle yüzleşir. Bu yüzleşme, daha önce görmediğimiz ya da görmek istemediğimiz şeylerin farkına varmamızı sağlar. Hıdırellez gecesinde, halkın diliyle birleşen bu gerçekler, birer bahar rüzgarı gibi ruha dokunur, taze bir nefes gibi içimize dolar.

İşte Hıdırellez, halkın baharı karşılamasındaki derin anlamı simgeler. Günü gelince, perdeler açılır, gerçekler kendini gösterir. Bahar, taze umutların ve yeni başlangıçların habercisidir; tıpkı yıllarca beklediğimiz gerçeklerin ve hakikatlerin ortaya çıkması gibi. Her bir çiçek, her bir rüzgar esintisi, her bir adım, birer yenilik, birer uyanıştır.

Can Ezgin 

Telif Hakkı Saklıdır


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEMOKRASİ İÇİN KİLİT UNSURLAR

Basın, kamusal alanda doğru bilgiye erişimi sağlayarak demokratik süreçlerin sağlıklı işleyişi için kritik öneme sahip toplumsal bileşendir. Özellikle toplumsal ya da politik krizlerde basın, kamuoyunu bilgilendirerek halkın doğru kararlar almasına yardımcı olur. Basının özgürlüğü, demokratik değerlerin korunması ve halkın bilinçli bir şekilde kararlar alabilmesi için temel bir hak olarak kabul edilir. Ancak, basın mensuplarının hatalı haber yapması durumunda dahi onları suçlamak ve hedef göstermek, demokrasiyi tehdit eder. Basına yönelik suçlamalar, yalnızca basının özgürlüğünü sınırlamakla kalmaz, aynı zamanda halkın özgürce bilgi edinme hakkını da engeller. Bu nedenle, basın mensuplarına yönelik baskılar, hem toplumu bilgilendirme işlevini zedeler hem de demokratik süreçleri tehlikeye atar. Bağımsız ve demokratik toplumlarda, gerçek suçlular adalet önüne çıkarılmalıdır. Toplumları yönetenler ve güç sahipleri, hukukun üstünlüğüne saygı gösterdiklerinde ve suçlular adil bir biçimde y...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ'NDE DENGE KÖŞE

Masanın ortasında üç büyük harita yer alır: Ukrayna, Ortadoğu ve Güney Asya.  Ortadoğu’daki çatışmalar ve Güney Asya’da patlak veren Hindistan ile Pakistan arasındaki savaş, küresel krizlerin oluşturduğu Bermuda Şeytan Üçgeni'nin son köşesini tamamlar. Bu jeopolitik üçgen, çatışma ve belirsizliklerin merkezi olarak adlandırılmıştır. Diğer gölgede, Güney Asya haritası odanın karanlık ve belirsiz bir noktasında durur; Ortadoğu'nun haritası ise biraz daha belirgindir. Bir perde, arka planda denizlerin gümbürtüsünü ve uğuldayan rüzgârı temsil eder. Kapıdan içeriye, zaman zaman bir kâhin ya da bir anlatıcı gibi bir figür girer. Anlatıcı (derin bir sesle): Bermuda Şeytan Üçgeni’ne adım atıyoruz… Fırtınalar arasında kaybolan gemiler gibi... Bir yanda Ortadoğu'nun kudretli, yakıcı sıcaklığı, diğer yanda Ukrayna'nın fırtınalı kışı… İki köşe, her biri farklı bir dünya, farklı bir zaman dilimi... Ama hepsi bir şekilde birbirine bağlı. Denge, her iki köşede de bir sırrı barı...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ: DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Dünya bazen karmaşık bir labirent gibi hissettirir. Ülkeler ve insanlar, çıkar çatışmalarının ve tarihsel yaraların ortasında savrulurken, sanki görünmez bir güç bu karmaşayı daha da derinleştirir. Bugün dünya, yeni bir Bermuda Şeytan Üçgeni'nin kıskacında. Bu üçgenin köşeleri; Avrupa'da Ukrayna Savaşı, Ortadoğu'da bitmek bilmeyen çatışmalar ve Asya'da Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimle şekilleniyor. Bir yanda toprağın, diğer yanda inancın, öte yanda ise kimliğin savaşı... Hepsi bu üçgenin içine çekiliyor.  Tarihsel Arka Plan: İmparatorlukların Çöküşü ve Modern Bermuda Bu çatışmaların köklerini, imparatorlukların çöküşünde buluyoruz. Avrupa’da çatışma kökenleri, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rus İmparatorluklarının yıkılışıyla şekillendi. SSCB'nin dağılması, Ukrayna krizine zemin hazırlayan sınır ve kimlik sorunlarını derinleştirdi. Ortadoğu ise kolonyal mirasın yükü altında kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve Batılı güçlerin müdahaleleri, etnik v...