Benim adım Küçük Fidan. Beni özenle toprağa diken adam, bir gün yanıma geldiğinde bana, "Küçük Fidan, susadın mı?" diye seslenmişti. O gün, adımın Küçük Fidan olduğunu öğrenmiştim. Cılız, küçücük, marazlı bir fidan olduğumu hatırlıyorum. Ama o adam, nedense benden umudunu yitirmiyor ve gün boyu aklından beni çıkaramıyor gibiydi. Zaman zaman su vermeye geldiğinde çevremde biten yabani otları üşenmeden temizliyor, ilgisini esirgemiyordu. Bir an önce toprağa tutunmam için çaba gösteriyor, üzerime titriyordu.
Köklerim toprak anaya tutunduğu gibi ben de günden güne büyüyordum. Zaman bizim için hızlı akıyordu. İlk günkü endişem ve "Ne olacak bu çelimsiz hâlim?" düşüncesi, yerini zamanla kendine güven duygusuna bırakmıştı. Günün birinde, sevgi ve ilgisini esirgemeyen o adam yanıma uğramaz oldu.
Bu sırada köklerimin güçlendiğini, daha derinlere indiğini hissediyor; toprağa iyice kök salıyordum. Dallarımın büyüdüğünü, gövdemin gün geçtikçe kalınlaştığını, boyumun uzadığını anlıyordum. Ama içimde hâlâ küçük bir fidan vardı. O adamı özleyen, bir gün çıkıp geleceğini düşleyen, yine eski günlere döneceğimizi umut eden küçük bir fidan...
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder