Ana içeriğe atla

BİLGELİK ARAYIŞI

Hegel ve Mevlana bir arada konuşuyorlar; ikisi de inançları gereği Tanrı konusunda edindikleri görüş ve kişisel deneyimlerinden söz açmışken içeriye Utku girer ve onlara "Merhaba dostlar" der. "Bana da bu derin sohbetinizde bir yer var mı? Bu konuşmanızda tartıştığınız ve paylaştığınız konu neydi?"  Biz de tam senden söz ediyorduk ki kapıdan içeriye girdin. Elbette "hoş geldin" derler ve sıcak bir karşılamayla Utku'yu davet ederler. Hegel, sözlerine başlar. Biz de konuşmamızı neredeyse bitiriyorduk. Evrensel düşüncede Tanrı'nın varlığını sorgulamayı bir kenara bırakmamız gerektiği sonucuna vardık. Ben tarihin akışında evrensel tinin görünür olacağı üzerine düşünüyorum. Ve bunun cevabını şimdi veremeyeceğime karar verdim. Mevlana sözlerine başlamak için sabırsızlanıyordu ki Hegel sözlerine son verince o parlayan gözlerini Mevlana'ya çevirmişti. Evet, dedi Mevlana ve sözlerine devam etti. İnsan, dünyadaki bütün yaratılmışlara yaratıcının nazarıyla bakmalı. Onun içinse önce Tanrı'ya kavuşmalı. O manevi tabiatta insanın ruhu evrenle bir bütün olmalı. Her şeyin bir olduğunu anlamalı. Bunun içinse ilahi aşk, insanın ruhuna rehberlik edecektir. Bu kişisel anlamda yapılacak ilahi bir yolculuk olacağından karşılıklı sorgulamayı bir kenara bırakarak birbirimizin düşüncelerini anlamaya çalışmamız doğru olacaktır fikri bizi ortak bir düşüncede buluşturdu. Sohbetleri saatler geçtikçe derinleşiyordu. "Bir de dostumuz Yankı'ya haber uçuralım, bu sohbet ilerlemiyor; onun fikirleriyle belki yeni bir bakış açısı ediniriz." Dedikten hemen sonra posta güverciniyle Yankı'ya haber gönderirler. Yankı, nice zaman sonra aralarına katılır. Yankı'ya hararetle hemen düşüncelerini aktarırlar. Yankı, bu ruhani ve bilge kişilere dönerek gülümser. "Ben size insandan söz etmek istiyorum. İnsan, çok özel bir canlıdır. Onu özel kılan, kendisiyle kurduğu iç diyaloglar ve çevresiyle bağlantı kurarken gözlemci oluşudur. İnsan, bu sayede varlığı tasarlarken yaratır. Yani siz bugün farkında olmadan varlığı yaratıyorsunuz. Hepimiz insan olduğumuz için bunlara bir adım daha yakınız. Çünkü, biz kendimizi tanıma çabası içindeyken farkında olmadan yüksek bilinci tasarlıyor ve onunla iletişim kuruyoruz. İç diyaloglarınızla birlikte varlığa anlam katıyoruz. Gerçek olansa işte sizin bu zihinsel enerjiniz ve çabanız. Çünkü, evrene anlam veren bizim gibi zeki canlıların varlığı anlamlandırma ve sorgulayarak yaratma çabasıdır der. Ve gözlerinde parlayan ışık Yankı'nın bu konuşması sırasında belli belirsiz zihinsel taransa geçtiğini onlara haykırır gibidir. O sırada bir kara sinek Yankı'nın omzuna konar. Omzundan belirgin bir yürüme hızıyla kendinden emin Yankı'nın yüreğine doğru iner. Küçük olan bu canlı gözlerini Yankı'ya dikmiş, sanki onu dinliyor ve hissediyor gibidir. Yankı, dostlarına dönerken önce elini çevirir. Sonra yavaşça işaret parmağını sineğe uzatır ve parmağının ucuyla dokunur. Sinek yürüyerek Yankı'nın işaret parmağına geçer. Yankı sineğe bakar ve sonra dostlarına doğru bakarak sineği dostlarına gösterir. Sinek, hepsine baktıktan sonra Yankı ve dostlarını selamlar ve geldiği gibi gider.

Can Ezgin 

Telif Hakkı Saklıdır


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEMOKRASİ İÇİN KİLİT UNSURLAR

Basın, kamusal alanda doğru bilgiye erişimi sağlayarak demokratik süreçlerin sağlıklı işleyişi için kritik öneme sahip toplumsal bileşendir. Özellikle toplumsal ya da politik krizlerde basın, kamuoyunu bilgilendirerek halkın doğru kararlar almasına yardımcı olur. Basının özgürlüğü, demokratik değerlerin korunması ve halkın bilinçli bir şekilde kararlar alabilmesi için temel bir hak olarak kabul edilir. Ancak, basın mensuplarının hatalı haber yapması durumunda dahi onları suçlamak ve hedef göstermek, demokrasiyi tehdit eder. Basına yönelik suçlamalar, yalnızca basının özgürlüğünü sınırlamakla kalmaz, aynı zamanda halkın özgürce bilgi edinme hakkını da engeller. Bu nedenle, basın mensuplarına yönelik baskılar, hem toplumu bilgilendirme işlevini zedeler hem de demokratik süreçleri tehlikeye atar. Bağımsız ve demokratik toplumlarda, gerçek suçlular adalet önüne çıkarılmalıdır. Toplumları yönetenler ve güç sahipleri, hukukun üstünlüğüne saygı gösterdiklerinde ve suçlular adil bir biçimde y...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ'NDE DENGE KÖŞE

Masanın ortasında üç büyük harita yer alır: Ukrayna, Ortadoğu ve Güney Asya.  Ortadoğu’daki çatışmalar ve Güney Asya’da patlak veren Hindistan ile Pakistan arasındaki savaş, küresel krizlerin oluşturduğu Bermuda Şeytan Üçgeni'nin son köşesini tamamlar. Bu jeopolitik üçgen, çatışma ve belirsizliklerin merkezi olarak adlandırılmıştır. Diğer gölgede, Güney Asya haritası odanın karanlık ve belirsiz bir noktasında durur; Ortadoğu'nun haritası ise biraz daha belirgindir. Bir perde, arka planda denizlerin gümbürtüsünü ve uğuldayan rüzgârı temsil eder. Kapıdan içeriye, zaman zaman bir kâhin ya da bir anlatıcı gibi bir figür girer. Anlatıcı (derin bir sesle): Bermuda Şeytan Üçgeni’ne adım atıyoruz… Fırtınalar arasında kaybolan gemiler gibi... Bir yanda Ortadoğu'nun kudretli, yakıcı sıcaklığı, diğer yanda Ukrayna'nın fırtınalı kışı… İki köşe, her biri farklı bir dünya, farklı bir zaman dilimi... Ama hepsi bir şekilde birbirine bağlı. Denge, her iki köşede de bir sırrı barı...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ: DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Dünya bazen karmaşık bir labirent gibi hissettirir. Ülkeler ve insanlar, çıkar çatışmalarının ve tarihsel yaraların ortasında savrulurken, sanki görünmez bir güç bu karmaşayı daha da derinleştirir. Bugün dünya, yeni bir Bermuda Şeytan Üçgeni'nin kıskacında. Bu üçgenin köşeleri; Avrupa'da Ukrayna Savaşı, Ortadoğu'da bitmek bilmeyen çatışmalar ve Asya'da Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimle şekilleniyor. Bir yanda toprağın, diğer yanda inancın, öte yanda ise kimliğin savaşı... Hepsi bu üçgenin içine çekiliyor.  Tarihsel Arka Plan: İmparatorlukların Çöküşü ve Modern Bermuda Bu çatışmaların köklerini, imparatorlukların çöküşünde buluyoruz. Avrupa’da çatışma kökenleri, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rus İmparatorluklarının yıkılışıyla şekillendi. SSCB'nin dağılması, Ukrayna krizine zemin hazırlayan sınır ve kimlik sorunlarını derinleştirdi. Ortadoğu ise kolonyal mirasın yükü altında kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve Batılı güçlerin müdahaleleri, etnik v...