Şuna değinebilirim. Bireyin ve bireyselliğin etkisi ve önemi konusunda bakış açımızı geliştirmeliyiz. Eğitim ve öğrenim sayesinde toplumsal yapıları güçlendirecek bireyler desteklenmelidir. Bire bir taklitlerden sakınmak istiyorsak, doğa ve insan sevgisiyle bilimsel ve sanatsal düşünceler ışığında yapılacak çalışmalar, eserlerin özgünlüğünü yansıtır. Bu çalışmaların olamasa olmazı öznel zaman kavramında aranmalıdır. O nedenle öznel zaman anlayışı sanatsal ve bilimsel çalışmalarda dikkate alındığında bireylerin yaratıcılığı ve verimliliği artacaktır. İnsanlar varoluşsal soruları bilinçli ve farkındalık düzeyinde ele almıyor. Genelde acımızı acı, sevincimizi sevinç gibi yaşamayı bilemiyoruz. Çünkü içimizde bir öfke var ve öfkenin tesiriyle bitmeyen bir kavga sürüyor. Bu sebeple ekseriyetle bakış açımızdaki somut ve soyut arasındaki bağlantılar kavranamıyor. Beynimize olduğu kadar ruhumuza da baypas yapmalıyız. Sanata ve öznel zamana ihtiyacımız olduğu aşikar.
Varoluşsal sorulara gelince, bu tür sorgulamaları genelde belli bir yaş ortalamasında yapıyoruz. Tabii ki imkanımız varsa kendimize varoluşsal soruları uygun şekilde sorabiliyoruz. Bu tür soruların nesnelliğini tam kavrayamadığımızda, geç kalınmış sorular olduğunu anlıyoruz. Öğrendiğimiz o ki, geç kalınmış süreçler gibi her şey pamuk ipliğine bağlı. Bunun dışında gerçek anlamda potansiyeli olan toplumlardan doğacak bir ışık, düşünce ve fikir dalgalarıyla dünyayı olduğu gibi etkileyebilir. Bu dünyaya yayılacak ışığa ne kadar ihtiyacı olduğuna diğer ülkeler ve topluluklar karar verecek. Onlar hallerinden memnun olduğu sürece, toplumsal ve kültürel anlamdaki açmazları nedeniyle ışığı kabullenmeleri zaman alacak bir süreç olacaktır. Ya da en başta kalıcı etkiler yaratmadan o ışık sönecektir. O nedenle bireyler ve toplumlar evrimsel perspektifle tarihsel süreç çerçevesinde konuyu değerlendirmelidir.
Seslerimiz solo olarak itici ama bir orkestrada olmayan enstrüman orkestraya dahil edilince müziğin uyumu sağlanmış oluyor. O nedenle kendiliğinden gelişen süreçler sanatın ifade gücüne yansıyor. Bu durumun fark edilmesiyse zaman alıyor. Belki de sanatçıların bu nedenle değerleri kavranamıyor. Ama günü gelince o sanatçıların eserleri bizlere ilham veriyor. Öyle görünüyor ki sanat eserleri hızlı akan gündelik hayatın zaman kavramında olması gerektiği gibi yerini alamıyor.
Bireyin öznel zaman çatısındaki sanatsal faaliyetleri, sanatın ve sanatçının yaratıcı enerjisini, sanatının değerini daha görünür ve etkileyici evreye getirecektir. Çağlar içinde evrenin sonsuzluğunda yankılanan sanatçının sesi kesilmemelidir. Sanatçının üretkenliğinde sanatın sesi inkâr edilemez. Gerçekliğin sürrealist, bilinç ve bilinçaltı boyutlarına sanatçılarla çıkıyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder