Sözlerin pençesinde kıvranıyorum. Bir mutluluk cümlesinde dahi, belki de yüzümüzde beliren bir mimikte, açıkça olmasa bile görünür olan acıları okuyorum. Yüreğimi söküp atmak geçiyor içimden; kahrolası dünyanın içinde, sözlerin pençesinde kıvranıyor insanın mutluluğu düşleyen ruhu!
Bir gece vakti kuzgun düşe geldi. "Düşlerin seni özgürleştirecek," dedi. "Sana yıldızların rotasını çizmeye geldim. Başını kaldır, göreceksin kanatlarımla çizdiğim özgürlük yolunu. Sesim, önünde serili olan yalanları püskürtmeye geldi. Sesim, sesin olsun Albatros! Cesur ruhların öncüsü olan kuzgunun hikâyesinde yer alanlar, seni ve bizi unutmayacak."
Sonsuzluğun içindeki sıkışmışlığın adı zamanın yönlü akışı. Huzursuzluğumuz, zamanın içinde sıkışmış olmamızdan. Kuzgunun sesi ve özgürlük tarifi, Albatros'un kanatlarına değdi değecek. Biliyoruz, bu sonsuzlukta ebedi yalnızlığın çilekeşleriyiz. Bizi özgürleştirecek olan, hiçliğin perdesini yırtıp meydan okuyan dilimizin, zamanı tutuşturmasıdır.
Biliyorsun, mutluluğun diğer adı trajedi. Trajedi mi? İşte gerçek olan tek çizgi. Gerçekten korkmayanlar, o trajedinin kalbinde yer alırlar. Söyleyin filozof dostlarım, ellerim uyuşuyor. Ayaklarımın tabanı karıncalanıyor. Sonun pervasız yüzsüzlüğünden geliyoruz. Çünkü sonsuzluğu düşlüyoruz. Kuzgun, sonsuzluğun habercisi. Yeni şeylerin müjdecisi.
Bilgi bende sınırsız. Bugün ne söylersem, yarın hakikatin diğer yüzü oluyor. O nedenle kaçamak cevap vermeyeceğim. Yıkım kapıda. İyisiyle, kötüsüyle her şey karıştı, iç içe geçti, toz bulutlarında kaybolup gitti. Umudum kuzgunun sesinden yana. Yıkım, doğuş ve trajedi, hepsi bir işleyişin parçaları. Kuzgun fısıldıyor: "Trajedi, doğuşun habercisi."
Dünya trajedisini yaşıyor, doğum çok yakında. Yıkım kaçınılmaz ama yok oluş değil. Şimdi doğuş zamanı. Binlerce yıl sonra büyük yıkım kapımızda. Olacaklar olacak, nasıl olacaksa olmuş olacak. Henüz yıkım yıkım. Trajedi doğuşlara gebe...
Kuzgun kulağıma kapsayıcı ve yapısal olmamı söylüyor. Kaosun içinde yankılanan sesleri duyuyor, onları anlamaya çalışıyorum. Düşüncelerimin dağılmasına izin vermeden, her kelimeyi bir yapı taşı gibi yerine oturtuyorum. Sözcüklerimi, bir bilgenin inşa ettiği anıt gibi yükseltmemi fısıldıyor.
Zamanın ötesinden gelen bir yankı gibi zihnimde çınlayan ifadelerin içindeki derinliği kavramaya çalışıyorum. Özgürlüğün habercisi olan kelimeler… Kuzgun, gözlerini üzerime dikmiş beklerken, o derin sessizlik bile anlam taşıyor. Seçimlerime tanıklık ediyor, düşüncelerimin biçim alışını izliyor.
Sözlerimi kelime kelime bir yapı inşa eder gibi dikkatle oluşturuyorum. Dağınık imgeleri toparlıyor, bir bütüne dönüştürüyorum. Kuzgun'un fısıltısı, satırlarda kendini gösteriyor: "Anlamı yakala, kelimeleri bir araya getir ve onları bir bütün halinde toparla."
Her şey bir tarafa, bir kişi de olsa, olması gerekenleri hatırlatmalı. Elimde kalacak olan, son güzellikler yeni başlangıçlar için doğurganlığı ve saf sevgiyi dile getirmeli! Alışamadığım bir yerde, ne olduğunu bilmesem de, yeni yolların yönünü belirleyecek olan şey bu olacak. Zamanı gelince. Belki de o yeni dünyaya açılan yolu görmeye zamanım yetmeyecek. Görünmeyenlerin tamamen görünür olmasını ve sevginin, doğada olduğu gibi, toplumlarda da görünür ve yaşanabilir bir hale gelmesini istiyorum.
Sevmeyi her şeye rağmen öğrenmeliyiz. Çevremizdeki insanların da sevgiyi yaratabildiklerini görmeleri ve inanmaları gerekiyor. Bu uğurda atılacak adımlar olursa, o yönde ilerlerdim. Şunu biliyorum: Sevgi kolayca bizimle birden görünür olmuyor. Zamanın ruhunu iyi tanımak gerekiyor.
Zamanın ruhu, insanların yaşam biçimlerinde, tercihlerinde, üretim ve tüketim ilişkilerinde bize parmak izi bırakıyor. Evrensel anlamda, imgeler aracılığıyla bizi biz yapan zamanın ruhu var. Kuzgun fısıldıyor: "Sev! Sev!" Sevgiye layık olanları seversek, sevmeyi öğrenmek isteyenlere zaman ayırabiliriz. Sevginin dili ortaktır. O, ayrı gayrı bilmez. Bire bin verir. Olmazı oldurur.
Dünyanın geneli acı çekiyor. Kalpleri mühürlü, gözleri bağlı olduğu için mi? Sevgi, kayıp ruhların ışığı gibidir! İnsanlar, başka insanların sevgilerini kullanarak değil, sevgiyi fark ederek açılabilir. Bu yüzden sanat, felsefe ve zamanın ruhuyla ilgileniyorum. İlk önce yaratmalıyım, bunu biliyorum.
Sevmeye zaman ayırarak...
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder