Bu ışıkta ne göremiyorum? Gözlerim, her şeyin ötesinde bir şey arıyor, ama aradığımı bulamam. Çünkü burada, bu ışıkta, sadece hissedilen vardır. Hissettiğim şey, yön duygumun belirteçleri. Dalgalar içindeyim ama onlar görünmeyen dalgalar. Vücudum bir kadırga, içimdeki ışık ise bir deniz feneri gibi yönümü gösteriyor. Ben Kaptanım! Ne rotam var, ne de rüzgarla bir derdim. Tek derdim kendim. Bilgelik ateşiyle yanan bir yolcu, dalgaların arasında kaybolan bir varlık. İskenderiye Deniz Feneri. O ışığın içinde kaybolan ben, bilgelik yolculuğunun delicesine tutkusunu taşıyorum. Dalgalardaki kırılmalar içimdeki ateşi alevlendiriyor. Bense kendimi bulmayı bırakalı çok oldu. Kendimi aramıyorum çünkü bir kez kendimi bıraktım. İnsanlar bırakmanın ne demek olduğunu bilmezler. Ölmeden, gitmeden, hele ki terk edilmeden bunu asla anlayamazlar. O ıslığın söylediklerini duyarlarsa tanırlar. Dinlerler, dinlerler...
Albatros ne rota derdindeyim, ne de rüzgarla bir derdim var. Tek amacım, tek derdim kendim. Ben bilgelik delisiyim. Dalgalar yüreğimde çarpar, sahildeki kayaları döver. Bir ıslık sesidir vadide çınlayan. O sesi sadece bilgelik ateşiyle yananlar duyuyor. Ben o sese delice aşık bilgelik vurgunu bir yolcuyum.
Melodik, tatlı bir ezgi var. Işığın kırılımına uygun bir tını süzülüyor kulaklarıma. Bilinemeyen, sınırsızlığı çağrıştırıyor. İnsanlar bilinemeyenden hep çekinmiş, hatta korkmuş. Ama aslında en bilindik şey de odur. Adı üzerinde: Bilinemeyen. Düşüncemizin sınırlarını aşıyor, fakat yine de içimizde bir çekim gücü oluşturuyor. Öyle ki, düşüncelerimizin merkezinde bir güç metaforu beliriyor. Ve her şey—insan, doğa, varlık—bu düşüncenin etrafında dönüyor. Gerçekte ise biz, kendi düşüncelerimizin yörüngesindeyiz.
Bilinemeyen, kural koyucu olabilir mi? O yüzden ne varlığını ispatlama çabası içindeyim ne de yokluğuna dair bir hüküm veriyorum. Sadece yaşarım. Yaşamak, her şeyin ötesinde bir şeydir. Felsefi sorular ile dahi kendi varlığımı bile kendime düşünce alanına girince ispat edemiyorum.
Belki de işte bu yüzden, bilgelik dediğimiz şey, bir rüzgar gibi özgürdür. Ele avuca sığmaz, kıyıya demir atmaz. Sadece eser, dalgalar gibi devinir, bizi bilinmeyene doğru sürükler, ileriye doğru fırlatır.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder