Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SESSİZ BEKLEYİŞ ve DUYUNÇ

Güneş yakıyor. Gölgeler bile kendine gölge arıyor artık. Kediler baygın; ağaç diplerine, çatı altlarına kıvrılmışlar.  Kuşlar, gökyüzünü terk etmiş gibi; sessizliğe mahkûm yeryüzü. Rüzgâr yok. Belki de, taşıyacağı ateşten çekiniyor. Acaba Güneş sistemimize giren bu yeni cisim, kozmik bir yıkımdan sonra savrulmuş gezegen parçaları olabilir mi? Neden böyle düşünüyorum? Çünkü kısa zaman önce Güneş sistemimizi davetsiz misafirler ziyaret etti. Eğer bu sav doğruysa, başka ziyaretçilerin de gelme ihtimali güçleniyor. Böylece bir çarpışma anı doğabilir. Güneş sistemimizdeki gezegenler ve dünyamız tehlike altında olabilir mi? Eğer gelen cisim bir kalıntıysa, birkaç ay içinde başka bir parça daha gelebilir. Bu durumda, gelecek olan cismin bir yere çarpması da olasılıklar dahilinde. En küçük ihtimal bile göz önünde bulundurulmalı.  3I/ATLAS' ın davranışlarında bunu şimdilik gözlemleyebiliriz; çünkü bu cisim Güneş’in parlak ışınları ile  gizlenediğinde bizim tarafımızdan gözlem...

DENGEDE PARADİGMA ŞAPKASI

Denge demiştik. Bu nedir ve ne anlama geliyor? Denge, düşüncelerimiz için öncelikle gerekiyor. Hayat dengeli görünürken bize birden kaotik yüzünü gösterir. Bu duruma bakınca, bir dengenin kurulum çabası içinde olduğunu görüyoruz. Uzun soluklu çatmaların bile zamanla mevcut dengeyi koruma mücadelesi olduğunu anlarız. Denge, dalgalanan denizin durulmasıdır. Durulan deniz tekrar dalgalanır. Bu bir ritme dönerse, her şey zamanla bu rutine uyum sağlar. Denge yine bozulur. Kaos, bu rutinin bozulmasıyla başlar. Sonra deniz durulur ve yeni dalga boyları, anları ve zaman aralıkları ile yeni rutin doğar. Denge, bu sırada yeni olan rutinle kurulmuş olur. İnsanın rolü, evrenin rutinlerini bilmek ve yeni doğacak rutinleri doğru okumasıdır. Böylece insanlar, yeni rutinleri parıldayan anların sayesinde öğrenmeye başlar. Burada hayatın doğal akışına denge getirecek olanlar, bir ifade içinde senaryo gereği var olur. Aslında onlar, doğan yeni dengeleri bilerek ya da bilmeden açığa çıkaracak olanlardır....

GELECEKTEN MEKTUP: 2159 – SEVGİYE SU OLANLARA

Ben seni hiçbir zaman bir ayna olarak görmedim. Sadece açık diyalog kurmaya özen gösterdim. Seninle birlikte M.Ö. 400 yılında, Atina'nın filozoflar dönemindeki bir yerde, karşılıklı ruhsal ve düşünsel bir bahçede oturmuş iki filozof adayıyız. Bizi herkes filozof sanıyor, ama biz filozof değiliz. Kendimize sınır çizmeyen iki düşünürüz; bizim gerçek dostumuz düşüncelerimizdir. Biz düşüncelerimize sadık kaldık. Şimdi o nedenle bu bahçedeyiz. Bahçe bizi çağırdı. İstersen öğrencilerimizden birkaçı da yanımıza gelir. Atina, düşüncenin derinleşip yeni biçimler kazandığı bir dönemdeydi. Sokrates’in izinden yürüyen genç filozoflar, bilgelik bahçesinde toplanıyor, evrenin ve insanın sırlarını anlamaya çalışıyordu. Tartışmalar alevleniyor, fikirler kanatlanıyordu. Burada, sınır tanımayan iki düşünür, gerçek dostları olan düşünceleriyle buluşmuştu. Bahçe onları çağırmış, geçmişin bilgeliğiyle geleceğin umutlarını birleştiriyordu. İnsan, gerçeğin arayışındaki gölgeyle yaratıcıdır. Gerçek, his...

SANATÇININ ATEŞTEN KANATLARI

Seninle uçalım Albatros. Gökyüzüne beni taşıyan kuşlar vardı; birinin adı Kuzgun olmalı. Onlar gittikten sonra parçalarımı toparlamak zor oldu. Uçamayanlar bilemez. O kuşlar artık yok, sadece ben kaldım. Bu yalnızlık içimde hem bir korku hem de yeniden başlama arzusu doğurdu. Korku kaçınılmazdır ama asıl soru, yeniden başlamak nedir? İşte bu sorulara verilecek cevap uçurumun kıyısıdır Albatros. Kanatların yoksa uçurumun kıyısından aşağıya bakma. Bu benim sözüm değil, bilge bir filozofa ait. Uçurumun kıyısından bakma; hele ki kanatların yoksa. Ruhum o uçurumda durdu; felsefe benim için uçurum oldu, düşüncelerim ise kanatlarım. Bu deneyim zihnimi ve kalbimi açtı; geride bıraktığım her şeyden özgürleşerek, ruhumda kanatlar canlandı. Gökyüzünde süzülen bir kuş, kartalın çığlığı oldum. Rüzgar, deniz kokusunu taşıdı ruhuma; balık oldum, sürüsünden kopmuş. Karanlığın içinde düşüyorum sanıyordum. Hayır, zamanın içine girdiğimi anladım. Sonra zaman yoktu. Birden son durağa geldim... düşünc...

FELSEFE, İÇ DİYALOG VE SESSİZLİK

Konuşmalarıma felsefe katmadan, iç sesimi harekete geçirecek soruları duyurmadan yol alacağım. Bu ne demek şimdi? Hem onay var, hem onaylama yok. Harika, yine felsefe dünyası… Yargılama dili gibi. Felsefeye doydum diyemiyorum. Samimiyet sınır ihlaline gidiyor, daha çok duygusal oluyor. O nedenle sanki bir beklenti varmış izlenimi doğuyor. Gerektiği kadar sınırları zorladığımı düşünüyorum. Gereken yerde bir sınır çekmeli. Bundan böyle ilişkileri biçimlendirecek değiliz. Yani sınırları tekrar çizersem, o zaman özgürlük ve anlam yürüyüşümün ne anlamı kalıyor? Ve şunu da biliyorum: Eskisi kadar iletişim odaklı olamayacağım. Dünya kan ağlıyor. Yani malum durumun kabullenişi gibi oldu. Demiştim, hissetmeniz gerekiyor. Bu hayatın karmaşasında ve edindiğim kavrayışla her şeyden vazgeçebilirim. Ama düşünüyorum, değer mi? Kim için? Vazgeçmek kimin için değecek? Bazen insan kendi kendini sınıyor. O zaman felsefe insana bir anda yük oluyor, ağır geliyor. Kavramların içi de boşalıyor. Peki hafifl...

O SADECE KENDİNE YETENDİR

Günümüzde sıkça duyduğumuz “yeni dünya düzeni” kavramı, geleceği pazarlayan birçok tasarım ve senaryoyu beraberinde getiriyor. Peki gerçekten ne konuşuluyor? Gerçekten yeni bir düzen mi kuruluyor, yoksa eski güç oyunlarının farklı versiyonları mı? Benim sözlerimde yeni bir dünya tasarlamak var mı? Ya da genel olarak insanlığın ruhu, toplumsal bilinç ve yaşam biçiminde böyle bir düzen anlayışı var mı? Alternatif bir bakış açısı görebiliyor muyuz? Çünkü herkes bu güç kokan kavramlara takılıp kalmış, peşlerinden sürüklenirken ben geleceğe dair farklı bir yaklaşım arıyorum. Kimileri bu yaklaşımı restore etmeye, makyaj yapmaya çalışıyor; çoğu ise şarlatanlıkla karışık bir yalakalık sergiliyor. Gelecek çağı gerçekten kavrıyorsan bunu nasıl anlarsın? Geleceği sen mi yaratacaksın, yoksa geleceğe net bir biçimde bakmayı mı başarıyorsun? Bu ikisi farklı şeyler. İnsan doğası gereği kibirlidir. Kendini başkalarından üstün ve büyük görme eğilimine sahiptir. Kibirle karıştırılan pek çok duygu ve ...