Sonunda yönünü tayin eden diğer insanlar gibi kendi yolumu yaratmaya karar verdim. Atacağım adımları, düşüncelerim, duygularım ve eserlerimle işlemiştim. Sorularım, ışığın rengine odaklanmıştı. Yazılarım ve resimlerimle hayatın içinde ışığın rengini betimliyordum. Baş döndürücü bir yolculuğun içinde yol alırken görünmez olmuş, yolun kendisi olmuştum.
Bu yolculuk, kendimi tanımanın; bilinmezin uçsuz bucaksız çöllerinde kendime varmanın ve varoluşu sorgulamanın bir hikayesiydi. Bir çizgiyle, bir dokunuşla şekillenen kelimeler, düşlerin eşiğinden çıkılan bu yolda sessizliğin sesi oldu. Yolun kendisi olmuştum ama yine de geceleri yıldızlara, gündüzleri güneşe bakmayı unutmadım; çünkü o, içimdeki ışığı sürekli bana gösterdi.
Güneş hep benimleydi. Onun ışığı, zaman zaman ağaçların dalları arasında kaybolsa da, her seferinde yeniden ortaya çıktı. Çünkü bu ışık, sadece gökyüzünde değil, içimde de yanıyordu. Kendimi bulmanın, kendime varmanın, anlamı yaratmanın hikayesi buydu. Bu hikaye, kalabalıkların değil, tek bir kişinin; yani benim yolculuğumdu.
İnsanların yürüdüğü o belirgin yol, düzenin ve alışkanlıkların yarattığı bir izdi. Herkesin ayak uydurduğu, sorgulamadan geçtiği, kolayca kabul edilen bir yaşam yolu... Ama benim için bu yol, ruhumun sesini susturan bir labirentti. Toplumun geleneklere ve beklentilere bağlı kuralları, yıllarca içimde şekillenmiş görünmez duvarlar örmüştü. Eğitim sistemi, kariyer basamakları ve başarı ölçütleri... Bunlar bir anlamda yaşamı kolaylaştırıyor ama bireyselliği törpülüyordu.
Bir süre bu yolda ilerledim. Ne yazık ki adımlarımın her biri, beni biraz daha kendimden uzaklaştırdı. Başkalarına ait sözler, içimdeki sessizliği boğuyordu. O gün çölde güneşe baktığımda, aslında toplumun üzerime yüklediği ağırlıklardan sıyrıldığımı fark ettim. Güneş, bu yapılar arasında kaybolmuş bireyselliğimi hatırlattı. Kendime özgü bir yolu, doğanın içsel sesini dinleyerek yaratmanın zamanının geldiğini hissettim.
Yaratıcı bir yolculuğa adım attım. Soruların ve cevapların ışığında, düşüncelerimle, şiirlerimle ve resimlerimle içimde biriken tüm sorular, bu yeni yolun yapı taşları oldu. Bu yolculuk, sadece kendimi bulmak değil, aynı zamanda özgürlüğü ve bireyselliği, tıpkı bir gezgin gibi yeniden tanımlamaktı.
Toplumsal kimlikler kalıplara sıkışmıştı. Ancak o kalıplardan içeriye güneş ışığı sızıyordu. Kendime ait olan, kozmik bir çizim gibi evrensel döngünün parçası olduğumuzu görebilmekten geçen bir yol inşa ederken, yolun kendisi olduğumu anladım. Herkesin yürüdüğü o belirgin yolda ilerlemek yerine, sadece evrensel döngünün parçası olan o kozmik patikayı fark ettim. Bu patika, kendime giden yola çıkmanın, kısır döngüleri kırmanın ve varoluşun gerçek anlamını keşfetmenin hikayesiydi.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder