İnsan olabilmenin hayat damarları, sürekli kesilmeye çalışılıyor. Düşünmemen, fikir üretmemen, kendin olmaman bekleniyor. Onlar, anlaşılabilir olana karşı anlamsız bir karşıtlık içinde, ancak yüce olarak adlandırdıkları şey, anlaşılmayan bir karanlığa yakınlık duyuyor. Yücelik, cehaletin derinliklerinden yükselen bir tapınma ve karanlık iktidar ilişkileriyle şekilleniyor. İnsan ruhunu olduğu gibi işleyen sanat ve sanatçılar, onların hasmıdır. Çünkü sanat, "kral çıplak" diyebilmektir; oysa onlar, gerçeği dile getiren sanatçıyı yalancılıkla suçlamak istiyorlar. Dünyada şiddet ve sorunlar devam ettiği sürece, birileri sorunların üstünü örtmeye çalışacak ve suyu bulandıracaktır. Nefret, insanlar üzerinde hakimiyetini sürdürüyor. Dolayısıyla, sevgiden beslenenler, hayat damarlarını kesmeye çalışanlara son sözümüzle yanıt verecek: Biz, sizden çok daha fazlasını biliyoruz. Sevgimizin ışığını söndüremeyecekler.
Çünkü hayat damarları kesilmeye çalışıldıkça, insanın varoluşsal hakikati daha fazla öne çıkar. Gerçek, öylesine basit ve açık ki, onu görmek için sadece içimizdeki boşluğu kabullenmek gerekir. Kabul edilen karanlık, aslında yalnızca korkularımızın yorucu bir yansımasıdır. Sanat ise, bu karanlıkları aydınlatan, olduğu gibi dışa vuran bir ışık gibidir. Sanatçı, sanat eserleriyle sorularını derinleştirirken yeni sorunların peşine düşer. Yalnızca kendi ruhunu arayanlar ve sevginin evrensel dilini konuşanlar, hayat damarları içinde yol alırlar. Bu yolculukta ilerlerken karanlıkların ardındaki ışığı bulurlar. Her bir insan, kendini ve varoluşunu anlamlandırdığında keşfe ve öğrenmeye açık olur. Dışarıdaki karanlıklar zamanla yalnızca bir illüzyona dönüşür.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder