Bu sevda öldürmez; yaşatır. Yaşam çoğu zaman bir mücadele gibi anlatıldı bize. Hayatta kalmak, kazanmak, direnmek... Oysa yaşamın kendisi bir sevda olabilir. Bir mücadele değil, bir bağ; bir sahiplenme değil, bir devamlılık. Ve bu sevda, insana yük değil, can verir. Çünkü insan, gerçekten yaşamaya ancak sevebildiği kadar başlar. İlk kalp atışını duyduğumuz anda başlar bu sevda. Henüz adını koyamadığımız bir sıcaklıkla. Karnında taşıyanın sessiz şefkatiyle. O anda anlamını bilmediğimiz bir his yerleşir içimize. Yaşam sadece sürüp gitsin diye değil, sevilerek yaşansın diye vardır. Bu sevda ne kıskanır ne bağırır. Ne sahiplenmeye çalışır ne hükmetmeye. Elini uzatır ama seni tutmaz. Yanında yürür ama seni geçmez. Bir annenin sessiz bakışında, bir dostun senin yerine ağlamasında, bir yabancının uzattığı yardım elinde bulunur. Yaşam bir sevdaysa, acı da onun içindedir. Ama bu acı, yok etmek için değil, büyütmek içindir. Bir çocuğun ilk düşüşü, bir vedanın sessizliği, bir şiirin eksik ka...