Ana içeriğe atla

BİR KÖK ve AĞAÇ

Önce sanat ve kendimi geliştirmek ana hedefim oldu. O nedenle, iyi eğitimli görüşleri bir arada tutabilmek için esnek ve yaratıcı olmaya çalışıyorum.

Önce belirsizlikleri lehime çevirmeliyim. O nedenle aklımda, trendlerin dışında kalmayan ama sanata koşan adımlarımı atmaya çalışıyorum. Ve kendi hikâyemi toplumun önünde değil, toplumun içinde ve onlarla beraber; onların düşlerini görmeye çalışıyorum. Bu düşlerimi, yeri geldikçe zaman zaman paylaşıyorum. Çünkü şu anda birçoğumuz farkında olmasa da, teknolojik anlamda süregelen ekosistemin bir parçası olduk. Hatta enerji ekosisteminin en tepesinde teknolojik gelişimler yer almaya devam edecek. Farkında mısınız, geleceğin mesleklerini bu süreçlere bağlı olarak günbegün şekillendiriyorlar?

Düşün ki yarın “belkilerle” yaşayan bir toplumdasın. Bir de “Ne olacak dünyada?” diye uyanıyorum. Kendimi biliyorum. Yaşadığım topluma bakıyorum. Dolayısıyla, umudun olmadığı bir atmosferde gerçek umudunu yaratana ne denir?

Beklerim ve beklerken izlerim. Neyi izlerim? Evrenin düşüncelerinden doğacak olan varlığın sürecini. Bazen bir anda bu sürecin hızlandığını ve sıçrama yaptığını görüyorum. Artık ummayı bıraktım. Kendim ışık olmaya karar verdim. Ve dışarıdaki ışıkları karartıyorlar. Benim enerjim sanatımda görünüyor mu?

Belki bu dünyadan zamanlı zamansız akıp gideceğim. Kendimi çok abartmıyorum. Şu an düşün: Bir şey var. Bu ne sensin, ne bir başkası, ne de benim. Bu, bizim bilemeyeceğimiz bir olgu. Kadim öğretilerde anlatılan, kendi sesini tanımayan o tek kaynak da değil. Düşünsene, Kaynak kendi sesini tanımıyor ama sözlerine uymamızı emrediyor. Ne tuhaf…

Gelelim bize: Kendini göstermek isteyen olguya. Görmek isteyen nasıl bakacağını bilir.

İlk defa böyle bir gelişme kayıt altına alınıyor. Buna gerçekçi şekilde bakınca tarihin felsefi anlamda önemi nedir? Üstelik ben bu olguya kaynak demiyorum.

Yeni bir çağ ve yeni bir yaşam biçimi kuruluyor. Ama bu, belirsizliklerin içinden doğan yaratıcı ışığa işaret ediyor. Sonunda mistik ve derin düşünce, nesnel bütünlüğü sağlıyor. Bireyler, bir toplumda bütünü ıskalamadan yaratıyor. Mistik eklemler, bu toplumun ruhu oluyor.

Bu yazdıklarım kimlerin düşüydü?

Nereden geliyor demiyorum. Bu yazdıklarıma bakınca, bu düşünceler kimlerin düşü olabilir? Tarihsel kökenden gelen yakınlık ne kadar olası?

Can Ezgin 

Telif  Hakkı Saklıdır  


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEMOKRASİ İÇİN KİLİT UNSURLAR

Basın, kamusal alanda doğru bilgiye erişimi sağlayarak demokratik süreçlerin sağlıklı işleyişi için kritik öneme sahip toplumsal bileşendir. Özellikle toplumsal ya da politik krizlerde basın, kamuoyunu bilgilendirerek halkın doğru kararlar almasına yardımcı olur. Basının özgürlüğü, demokratik değerlerin korunması ve halkın bilinçli bir şekilde kararlar alabilmesi için temel bir hak olarak kabul edilir. Ancak, basın mensuplarının hatalı haber yapması durumunda dahi onları suçlamak ve hedef göstermek, demokrasiyi tehdit eder. Basına yönelik suçlamalar, yalnızca basının özgürlüğünü sınırlamakla kalmaz, aynı zamanda halkın özgürce bilgi edinme hakkını da engeller. Bu nedenle, basın mensuplarına yönelik baskılar, hem toplumu bilgilendirme işlevini zedeler hem de demokratik süreçleri tehlikeye atar. Bağımsız ve demokratik toplumlarda, gerçek suçlular adalet önüne çıkarılmalıdır. Toplumları yönetenler ve güç sahipleri, hukukun üstünlüğüne saygı gösterdiklerinde ve suçlular adil bir biçimde y...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ'NDE DENGE KÖŞE

Masanın ortasında üç büyük harita yer alır: Ukrayna, Ortadoğu ve Güney Asya.  Ortadoğu’daki çatışmalar ve Güney Asya’da patlak veren Hindistan ile Pakistan arasındaki savaş, küresel krizlerin oluşturduğu Bermuda Şeytan Üçgeni'nin son köşesini tamamlar. Bu jeopolitik üçgen, çatışma ve belirsizliklerin merkezi olarak adlandırılmıştır. Diğer gölgede, Güney Asya haritası odanın karanlık ve belirsiz bir noktasında durur; Ortadoğu'nun haritası ise biraz daha belirgindir. Bir perde, arka planda denizlerin gümbürtüsünü ve uğuldayan rüzgârı temsil eder. Kapıdan içeriye, zaman zaman bir kâhin ya da bir anlatıcı gibi bir figür girer. Anlatıcı (derin bir sesle): Bermuda Şeytan Üçgeni’ne adım atıyoruz… Fırtınalar arasında kaybolan gemiler gibi... Bir yanda Ortadoğu'nun kudretli, yakıcı sıcaklığı, diğer yanda Ukrayna'nın fırtınalı kışı… İki köşe, her biri farklı bir dünya, farklı bir zaman dilimi... Ama hepsi bir şekilde birbirine bağlı. Denge, her iki köşede de bir sırrı barı...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ: DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Dünya bazen karmaşık bir labirent gibi hissettirir. Ülkeler ve insanlar, çıkar çatışmalarının ve tarihsel yaraların ortasında savrulurken, sanki görünmez bir güç bu karmaşayı daha da derinleştirir. Bugün dünya, yeni bir Bermuda Şeytan Üçgeni'nin kıskacında. Bu üçgenin köşeleri; Avrupa'da Ukrayna Savaşı, Ortadoğu'da bitmek bilmeyen çatışmalar ve Asya'da Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimle şekilleniyor. Bir yanda toprağın, diğer yanda inancın, öte yanda ise kimliğin savaşı... Hepsi bu üçgenin içine çekiliyor.  Tarihsel Arka Plan: İmparatorlukların Çöküşü ve Modern Bermuda Bu çatışmaların köklerini, imparatorlukların çöküşünde buluyoruz. Avrupa’da çatışma kökenleri, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rus İmparatorluklarının yıkılışıyla şekillendi. SSCB'nin dağılması, Ukrayna krizine zemin hazırlayan sınır ve kimlik sorunlarını derinleştirdi. Ortadoğu ise kolonyal mirasın yükü altında kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve Batılı güçlerin müdahaleleri, etnik v...