Paradoksal Soru: Sokrates bir köprüden geçerken öğrencisi Platon onun yolunu keser. Yoluna devam etmek isteyen Sokrates’e Platon şunu söyler:
—“Hocam, ilk söyleyeceğin cümle doğru olursa yoluna devam edebilirsin, ancak cümlen yanlış olursa seni suya atacağım.”
Sokrates’in cevabı şu olur:
—“Beni suya atacaksın.”
Sokrates aslında Platon’un niyetini direk yüzüne söyler. Her hâlükârda Platon Sokrates’i suya atmaya çalışacaktır. Gerçekte Platon’un sorusu bir kurmacadır. Bu soruya verilecek cevap her şekilde Platon tarafından manipüle edilecektir ve Sokrates’in cevabı doğru olsa dahi boşa çıkacaktır. Ve Platon, Sokrates’i suya atacaktır. Sokrates Platona aklından geçen niyetini söyleyince tam tersi bir şey olur. Platon’un niyeti boşa çıkar. Bu soru hâlâ felsefe tarihinde beyin yakıyor. Felsefe laf ebeliği değildir ki. Platon’un karşısındaki öğretmeniydi. Platon'un Sokrates'in bilgeliğini kabullenemeyiş aşikardır.
Bilgi ve bilgelik aslında soylu ve itibar sahibi, aynı zamanda güçlü insanların hakkı olmalı düşüncesi Platon’da yerleşikti. Çünkü Atina aslında bir köleler toplumuydu. Bilgi ve bilgelik nasıl olur da Sokrates gibi bir insanın iradesinde, yaşantısında olurdu?
Basit bir soru:
“Bir insan doğru olduğunu bildiği bir şeyi yapmaya niyetlendiğinde, o eylem hem kendisi için hem de başkaları için zararlı olacaksa, o insan yine de o ‘doğruyu yapmalı mıdır?”
Eylem ve gereklilik içinde bulabilecek bir cevap:
O insan doğruyu zamanı gelmeden söylemenin yerinde olmadığını bilmelidir. Olan biteni tüm çıplaklığıyla söylemenin yeri gelmişse, o zaman söyleyeceği bilginin ağırlığını tartmalıdır. Bilinen gerçekler tüm çıplaklığı ile söylediğinde elbette insanların canı yanacaktır. Ama söyleyeceği doğrunun insanlar için geçici, iyileştirici ve dönüştürücü olduğunu bilmeli, hatta şu an yıkıcı bile olsa ileride bu yıkıcı doğru eylemin nasıl bir geri dönüşe sebep olacağını da düşünmelidir. Olması gereken eylemin değeri karanlığın aydınlanmasıyla ölçülür.
Doğruyu söylemek, karşı tarafın hakikati inkar etmemesiyle ölçülür. Yani doğru eylem, doğru eylemin kabulü ve uygulanış alanının genişliği ile ilgilidir. Örneğin insanlar bazen tarihe not düşmek için olacakları göze alarak doğruyu eğip bükmeden söyler. Doğru ya da hakikat, karşı tarafın anlayışları sebebiyle onlara alan açmasa bile, hakikatin penceresini açacak olan doğru sadece tarihe not düşmek için bile uygun bir dille söylenebilir.
Platon, zihnin erişilmez olduğu yanılgısı içindeydi. Belki de şöyle bir soru üzerinden cevap aranabilir:
“Önce hakikat nedir? Bize vitrinlerde sunulan yaşam şekli mi, yoksa o yaşam şekline uzanan, giden yol mu? Sokrates için hakikat neydi? Platon için hakikat neydi?”
Sanat ve karşılaşma. Platon Sokrates'e sorduğu bu görünüşte paradoks içeren soruyu Sokrates'i alt etmek için sormuştur. Platon'un bu niyetini saklamaya çalışması. Şu anlama gelebilir mi? Toplum oyun kuruludur ve bir yere ait olmak isteyen bu oyuna talip olur. Hakikatin zamanı gelecek, gerçeklik yüzeye çıkacak, fark edecektir. Fark edişimiz toplumsal argümanların iflasıdır. Rollerin geçersiz oluşudur. Mesleki öğrenimlerin, teknik öğrenimlere ait iş kollarının dönüşümü ve çöküşüyle gündelik maskelerin geçersiz kalmasıdır.
Sevgi, hatta tabiat sevgisi ve tabiatı bir ana kucağı gibi görebilmek insan ruhuna gelebilecek en iyi şeydir. Elbette varoluşsal bir güvence sağlar. Sevgiyi çok abartmaya gerek yok: doğum varlığın başlangıcıysa, ölüm varlığın sürekliliğidir.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder