Bu şarkım senin için, kanatlarına dolan rüzgâr olsun. Kendini arayan yitik ruhlarla karşılaştım; onların sessiz çığlıklarına kulak verdim. Acıları, hüzünleri, kayıpları benimle kaldı. Onlara sevginin dilini fısıldadım; şarkılarla, şiirlerle, ruhumuzun ezgisini hayata taşıdım. Kitaplarımda, yazılarımda yaşayan binlerce insan var, sevgili dostum.
Kimse tam anlamıyla kendi olamıyor; sadece kendini buluyor. Ruhum bir kuşun tüyleri gibi ışığın içinde dans ediyor, rüzgârlarla konuşuyor, sevgiyle süzülüyor. Kendimi akışa bırakıyor, özgürce uçuyorum. Ruhum böyle, dostum; hayatın imzasını taşıyor. Zamanın ve saatin sabitliği yok; her şey mevsimlerin, anların ve yaşına göre şekilleniyor.
Bu kalp bir gün duracak, bu yürek bir gün susacak. Geride yalnızca başka kuşların kanatları ve ışık dansları kalacak. Hayatın imzasını taşıyan bir kuş, yere çakılacağı ana kadar gökyüzünün enginliğinde süzülür. Bir saniye içinde bir dünya, bir evren gizlidir; bu görüş kuşun bilgeliğiyle alakalıdır.
Zekâ ve inceliğin olduğu her köşede kanatlarını açıyor; kendini arayan ve hayatın şarkısına eşlik eden kuşların yanında duruyor. Renklerin olduğu dünyalara, duyguların içinde dans eden tonlara süzülüyor. Ben de bu renklerin içinde ayrı gayrı demeden var oluyorum.
O nedenle kuşların başka dünyalardan ve evrenlerden geldiğine inanıyorum. Onlar, büyülü bir dünyanın habercisi. İçimde dönüşmüş olan ak kuzgun, ışık tayfları arasında renklerin armonisiyle süzülürken, ak tüylerinde renk tayfları dans ediyor. Hayatın ve zamanın kılcal damarlarında, ışıklar birbirine karışmadan akıyor.
Ben, renklerin kırılımları arasında değişimi izliyorum ve içimde kendimi taşımaya çalışıyorum. “Sırası gelince ışıklar içinde uçacaksın,” diyor bana ışık bulutları arasındaki renk kırılımları. Ak kuzgun bana fısıldıyor: “Benim gözümden resim yapabilirsin; sen yeter ki uçabiliceğine inan.” Ve kuşlar sadece uçar.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder