Bir şeyin varlığı insana güven verebilir; fakat bu güven, karşılıklı olmadıkça tek taraflıdır. Karşılıklı güvenin yerini çıkar ilişkileri aldığında, güvenin özü boşalır, bir yanı eksik kalır.
Tarih boyunca egemenlerin en belirgin tavırlarından biri tecrit etmek ve dışlamaktır. Mutlak iktidar iddiasındaki her yönetim, kendi sözlerini eğip bükme hakkını kendinde görür. Yalanlarını yaşatabilmek için önce iktidarı mutlaklaştırır; ardından, tecrit ve dışlama üzerinden o yalanları besler. Çünkü yalanların barınabileceği tek zemin, tek sesli ve tek boyutlu bir iktidar alanıdır.
Oysa özgürlük, insanın en doğal arayışıdır. Görünmez kelepçelerin zihne ve ruha vurulmasına izin vermemek gerekir. İnsan, en azından kendi zihnine hükmetmeli, ruhunun yolunu kendisi belirlemelidir. Bu yolculukta gerçek sevgi, pusula işlevi görür. Çünkü sevgi, başka dünyalara açılan kapılardan içeriye adım atmaktır. Sevgi, keşfederek öğrenmek ve riyasız yaşamaktır.
Ne var ki hayatın içindeki dolambaçlı laflar, ruhumuzu daraltır. Oysa onlardan bir adım geri çekildiğimizde görürüz ki mutluluk, içimizde bir yerlerde, yalın ve basit şeylerle yol almaktadır. Belki de insanın gerçekten ihtiyacı olan, anlam yüklenmemiş bir an, bir saniye, bir salisedir.
Böyle bakıldığında, varoluşumun müdahalesiz bırakılması özgürlüğün bir imkânıydı. Zamanla bu özgürlük, karikatürize edilmiş bir biçime indirgenebilir. Bu indirgemelere karşı yükselen çığlıklar ses duvarını geçecek midir?
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder