Kuşlar yüreğine güvenir. Kuzgun zamanı taşır; kanatlarında geçmişin izleri, geleceğin bekleyişi vardır. Üzülüyorum, dostum. Beni tanımayanlar, içimdeki kuzguna taş atıyor. Farkında değiller. Onu uyandıracaklar diye çekiniyorum; kuzgun, keskin bakışları ve muazzam enerjisiyle zamanı yarıyor, büküyor, dönüştürüyor.
Görmezden gelenler… Toylukları sebebiyle kendilerini maddi ve nüfusça güçlü sanan tanıdıklarım… İçimdeki kuzgunu sezdikleri için ruhumu sindirmeye çalışıyorlar. Bilmiyorlar; Albatros bile bilmiyor. Görüş alanımı daraltsalar da, bakışlarımı onlardan kaçırmam mümkün değil. Kuzgunun gözleri her şeyi görüyor, zamanın akışını fark ediyor.
Bu durum beni endişelendiriyor. İçimdeki kuzgun, hep koruduğu, kanat germiş olduğu halde tanıdıklarım onu artık yanlarına almıyor. Onlar egolarına her şeyi kurban ettiler, kalplerini kuruttular. Kuzgun bu adamsendecilikler sebebiyle yanlarında uçmak değil gökyüzünde kaybolmak istiyor; zarar vermemek için duymamak istiyor. Onların yazgılarını, niyetlerini biliyor. Kuşların yüreği yalnızlığın senfonisini çalıyor.
Kuzgun, sen kuzgunsun. Şimdi bir şeye dönüşeceksin; bunu bilmiyorsun, sadece hissediyorsun. Belki ak kuzgun olacaksın. Sevgiyi elinden çaldılar; ama bilmedikleri bir şey var: Kuzgunun motivasyonu saf ve gerçektir, sahip olduğu içsel ışığın kaynağıdır. Kuzgun bunları biliyordu. Şimdi ak kuzgun olma zamanı geldi.
Yeni görüşüne uğradıktan sonra dönüşümü tamamlayınca başka diyarlara uçacak; köprüler mazide kalacak. Zamanında herkes köprünün karşı tarafına geçmişti; kuzgunun bilgeliği sayesinde. Şimdi, incelen köprüden geçerken, onu yok sayıyorlar. Tüylerini döküyorlar ama bir şeye dönüştüremedikleri için dışlıyorlar. Kuzgunun bilgeliğini inkar ediyor ve onu düşman ilan ediyorlar.
Ak kuzgun, bu dönüşümde varoluşun dahili bağıntılarında uzun soluklu bir yolcu, bir gezgin. O arınmayı düşünmez, ama olacakları bilir. Yapmaz, yapılanları unutmaz. Sevgisi daimidir; maddiyat ve inkar gölgesine hiç düşmemiştir. Kimsenin acısı üzerine mutluluk inşa etmemiştir. Olan ve olacak olanların bekçisidir. Gözleri karanlıkta görür, parlak ışıkta karanlığın ardını fark eder. O ruhuyla uçar; doğasında yalnız uçmak vardır. Herkes kendine bir rol, bir dal yaratmışken, kuzgun sadece düş görür.
Kuzgun bekler. Yağmur yağar, güneş açar. Mevsimler kararır, sararır; renkler değişir, beyazlar ortaya çıkar. Ak kuzgun, bu döngülerde de sadece bekler. Sabırla, sessizlikle, zamanın kendi ritmiyle bekler. Sonra olur.
Bilemiyorum, kuzgun bana bunları fısıldadı mı yoksa olanı mı anlatıyordu. O inkar etmedi, etmeyecek. Ama gideceği yer, kimsenin bilmediği bir yer olacak. Düşler dünyası gerçek. Karşımda duran kimse yok. Ben bu görüşleri hep anlamaya ve kavramaya çalıştım. Şimdi dönüşüyorum.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder