Ana içeriğe atla

EŞİK YAZILARI: YAMALAR ve EŞİKLER – İNSANLIĞIN VAROLUŞ KRİZİ I

 Yamaların Çürüyen Kumaşı: İnsanlık Tarihinde Kriz ve Çözüm 

1. Giriş Yazısı: "Rota Var..."

İnsanlık tarihi, krizlerle dolu bir zaman çizgisi gibi okunabilir. Her büyük kriz—ister savaş, ister ekonomik çöküş ya da çevresel felaket olsun—beraberinde bir değişim talebi getirir. Ancak bu taleplerin çoğu zaman radikal dönüşümlerle değil, mevcut düzeni ayakta tutacak "pragmatik geçici çözümler" ile karşılandığını görürüz.

Yamaların Doğası:

Yamalar, sistemi bir süre daha işler kılmak için yapılır. Fakat temel sorunu çözmez; yalnızca görünür hale gelmesini geciktirir. Tıpkı bir binanın çatlayan kolonuna sıva çekmek gibi. O kolon, bir gün tüm yapının çökmesine neden olabilir.

Geçmişte Ne Oldu?

  • Roma’nın Çöküşü: Roma İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ekonomik krizler, yozlaşma ve dış tehditler artarken reformlar hep yüzeyde kaldı. Esas sorunlar ertelendi; çöküş ise kaçınılmaz hale geldi.
  • Sanayi Devrimi Sonrası: Kapitalizmin erken döneminde ortaya çıkan işçi sınıfı tepkileri bastırılmak yerine sosyal haklar ve sendikalarla “yamalı” bir şekilde yönetildi. Ancak bu, sistemin daha eşit değil, daha sürdürülebilir bir sömürüye evrilmesine neden oldu.
  • 20. Yüzyıl Savaşları: İki büyük dünya savaşı sonrası kurulan kurumlar (Birleşmiş Milletler, IMF, Dünya Bankası) barışı koruma vaadiyle doğsa da, çoğunlukla statükoyu koruma görevini üstlendi.

Bugün Ne Oluyor?

  • Ekonomik krizlerde, merkez bankalarının piyasaya para pompalaması, yapısal sorunları çözmek yerine borçla yaşamayı normalleştiriyor.
  • İklim krizinde, karbon ticareti gibi yöntemler sistemin sürdürülebilir olduğu yanılsamasını yaratıyor, oysa topyekûn bir yaşam tarzı dönüşümüne ihtiyaç var.
  • Toplumsal krizlerde, yüzeysel temsiliyet reformları (örneğin kota sistemleri) derin eşitsizlikleri kamufle ediyor.

Peki Neden Radikal Değişim Olmuyor?

Çünkü radikal değişim, mevcut çıkar ilişkilerini sarsar. Devletler, şirketler ve bireyler, alıştıkları güç dengelerinin değişmesinden korkar. Bu nedenle çözüm yerine "erteleme", değişim yerine "tadilat" tercih edilir. Devrim yerine restorasyon yapılır.

Yeni Bir Paradigma Mümkün mü?

Elbette. Ancak bu, kriz anında değil, kriz öncesinde yapılan hazırlıklarla mümkündür. Bugün yapılması gereken, yalnızca sistemi yama yaparak sürdürmek değil, yeni bir yaşam anlayışı ve etik sistem üzerine düşünmektir.

"Yama yapılmış eski bir dünya yerine, yeniden dokunmuş bir insanlık hayal edebilir miyiz?"

Can Ezgin

Telif  Hakkı Saklıdır 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEMOKRASİ İÇİN KİLİT UNSURLAR

Basın, kamusal alanda doğru bilgiye erişimi sağlayarak demokratik süreçlerin sağlıklı işleyişi için kritik öneme sahip toplumsal bileşendir. Özellikle toplumsal ya da politik krizlerde basın, kamuoyunu bilgilendirerek halkın doğru kararlar almasına yardımcı olur. Basının özgürlüğü, demokratik değerlerin korunması ve halkın bilinçli bir şekilde kararlar alabilmesi için temel bir hak olarak kabul edilir. Ancak, basın mensuplarının hatalı haber yapması durumunda dahi onları suçlamak ve hedef göstermek, demokrasiyi tehdit eder. Basına yönelik suçlamalar, yalnızca basının özgürlüğünü sınırlamakla kalmaz, aynı zamanda halkın özgürce bilgi edinme hakkını da engeller. Bu nedenle, basın mensuplarına yönelik baskılar, hem toplumu bilgilendirme işlevini zedeler hem de demokratik süreçleri tehlikeye atar. Bağımsız ve demokratik toplumlarda, gerçek suçlular adalet önüne çıkarılmalıdır. Toplumları yönetenler ve güç sahipleri, hukukun üstünlüğüne saygı gösterdiklerinde ve suçlular adil bir biçimde y...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ'NDE DENGE KÖŞE

Masanın ortasında üç büyük harita yer alır: Ukrayna, Ortadoğu ve Güney Asya.  Ortadoğu’daki çatışmalar ve Güney Asya’da patlak veren Hindistan ile Pakistan arasındaki savaş, küresel krizlerin oluşturduğu Bermuda Şeytan Üçgeni'nin son köşesini tamamlar. Bu jeopolitik üçgen, çatışma ve belirsizliklerin merkezi olarak adlandırılmıştır. Diğer gölgede, Güney Asya haritası odanın karanlık ve belirsiz bir noktasında durur; Ortadoğu'nun haritası ise biraz daha belirgindir. Bir perde, arka planda denizlerin gümbürtüsünü ve uğuldayan rüzgârı temsil eder. Kapıdan içeriye, zaman zaman bir kâhin ya da bir anlatıcı gibi bir figür girer. Anlatıcı (derin bir sesle): Bermuda Şeytan Üçgeni’ne adım atıyoruz… Fırtınalar arasında kaybolan gemiler gibi... Bir yanda Ortadoğu'nun kudretli, yakıcı sıcaklığı, diğer yanda Ukrayna'nın fırtınalı kışı… İki köşe, her biri farklı bir dünya, farklı bir zaman dilimi... Ama hepsi bir şekilde birbirine bağlı. Denge, her iki köşede de bir sırrı barı...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ: DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Dünya bazen karmaşık bir labirent gibi hissettirir. Ülkeler ve insanlar, çıkar çatışmalarının ve tarihsel yaraların ortasında savrulurken, sanki görünmez bir güç bu karmaşayı daha da derinleştirir. Bugün dünya, yeni bir Bermuda Şeytan Üçgeni'nin kıskacında. Bu üçgenin köşeleri; Avrupa'da Ukrayna Savaşı, Ortadoğu'da bitmek bilmeyen çatışmalar ve Asya'da Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimle şekilleniyor. Bir yanda toprağın, diğer yanda inancın, öte yanda ise kimliğin savaşı... Hepsi bu üçgenin içine çekiliyor.  Tarihsel Arka Plan: İmparatorlukların Çöküşü ve Modern Bermuda Bu çatışmaların köklerini, imparatorlukların çöküşünde buluyoruz. Avrupa’da çatışma kökenleri, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rus İmparatorluklarının yıkılışıyla şekillendi. SSCB'nin dağılması, Ukrayna krizine zemin hazırlayan sınır ve kimlik sorunlarını derinleştirdi. Ortadoğu ise kolonyal mirasın yükü altında kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve Batılı güçlerin müdahaleleri, etnik v...