Ana içeriğe atla

EŞİK YAZILARI: YAMALARLA YAŞAMAK – ÇÖKÜŞÜ GECİKTİREN SİSTEM III

Giriş: Sistemlerin Kırılganlığı ve Günü Kurtarma Politikaları

İnsanlık tarihi boyunca karşılaştığımız büyük krizler, çoğu zaman radikal dönüşümlerin değil, geçici çözümlerin habercisi oldu. Değişim talepleri, statükonun çeperinde dolaştı; köklü müdahaleler yerine sistemin kendi çöküşünü geciktiren tedbirler devreye sokuldu. Bugün geldiğimiz noktada, bu kısır döngü daha da belirgin: Kapitalist sistemin neden olduğu sosyal eşitsizlikler, çevresel felaketler ve ekonomik krizler, kalıcı ve bütünsel çözümleri zorunlu kılıyor. Devletler ve şirketler, sistemin dokunulmazlığına sadık kalarak yalnızca "yama" üretmeye devam ediyor.

1. Karbon Ticaretinden Arınmaya Uzak Bir Dünya

Küresel ısınma çağımızın en acil sorunu. Ancak çözümler, hâlâ piyasa mantığının dışına çıkabilmiş değil. Karbon vergileri ve karbon ticareti gibi uygulamalar, doğaya verilen zararı durdurmaktan ziyade, onu mali bir terime dönüştürüyor. Kirletenin, kirletmeye devam edebilmek için ödeme yapması, ekolojik suçların meşrulaştırıldığı bir sistem yaratıyor.

Fosil yakıt kullanımının azaltılması gerektiği bilimsel olarak açıkken, bu sektörlere verilen sübvansiyonlar hâlâ devam ediyor. Yenilenebilir enerjiye geçiş, çoğu zaman sembolik projelerle sınırlı kalıyor. Gezegenin sınırları daralırken, sistem kendi kârlılığını öncelemeye devam ediyor.

2. Eşitsizlik: Yardımlarla Maskelenen Derin Uçurum

Dünyanın birçok bölgesinde gelir eşitsizliği uçurum hâlini aldı. En zengin %1’lik kesim, toplam servetin çoğunu elinde tutarken; yoksulluk, milyonlarca insan için kronik bir gerçekliğe dönüştü. Devletlerin bu soruna verdiği tepki ise, genellikle sosyal yardımlar aracılığıyla geçici rahatlama sunmak oluyor. Fakat bu, temel ekonomik yapının sorgulanmadığı bir denge kurmaya çalışmaktan öteye geçmiyor.

Eşitsizlik, yalnızca gelirle sınırlı değil. Eğitim, sağlık, barınma ve hatta iklim krizine karşı dayanıklılık gibi temel yaşam alanlarında da eşitsizlikler büyüyor. Bu koşullarda, sosyal yardımlar bir tür “vicdan konforu” halini alıyor. Asıl soru ise yerinde duruyor: Neden bu kadar çok yardıma muhtacız?

3. Çöküşü Geciktirme Stratejisi: Reform Maskesi Altında Statüko

Devletler ve şirketler, sistemin sürdürülebilirliği için sürekli olarak reformdan söz ediyor. Ancak bu reformlar, genellikle yalnızca semptomları bastırmaya yönelik. İklim değişikliği, gelir eşitsizliği, göç krizleri gibi sorunlar, sistemin yapısal çelişkilerinden doğuyor. Bu çelişkiler çözülmedikçe, yapılan her müdahale sadece bir "geciktirme" işlevi görüyor.

Asıl mesele, bu oyalama stratejisinin bir yönetim biçimine dönüşmüş olması. Çözüm üretmeyen ama çözüm arıyormuş gibi görünen politikalar, kamuoyunu yatıştırıyor; ama sistemi dönüştürmüyor. Böylece yama üstüne yama yapılan kumaş, sonunda kendi ağırlığını taşıyamaz hale geliyor.

Sonuç: Yeni Bir Hayal, Yeni Bir Sistem

Tüm bu krizler içinde asıl ihtiyaç duyulan şey, teknik düzenlemeler değil; hayal gücüdür. Mevcut sistemin sınırları içinde dolaşan çözümler artık yetersiz. Doğaya saygılı, adaleti merkeze alan, ekonomik paylaşımı yeniden kurgulayan bir düşünce yapısına ihtiyaç var. Bu, yalnızca bir politik program değil; bir varoluş biçimi, bir etik duruştur.

"Dünya, geçici çözümlerle sürdürülebilir değil. Kalıcı bir yaşam için geçici olanı değil, doğru olanı seçmek gerekiyor."

Yeni bir dünya, yeni bir insanlık tahayyülüne ihtiyaç duyuyor. Ve bu tahayyül, artık ertelenemez.

Can Ezgin 

Telif  Hakkı Saklıdır 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEMOKRASİ İÇİN KİLİT UNSURLAR

Basın, kamusal alanda doğru bilgiye erişimi sağlayarak demokratik süreçlerin sağlıklı işleyişi için kritik öneme sahip toplumsal bileşendir. Özellikle toplumsal ya da politik krizlerde basın, kamuoyunu bilgilendirerek halkın doğru kararlar almasına yardımcı olur. Basının özgürlüğü, demokratik değerlerin korunması ve halkın bilinçli bir şekilde kararlar alabilmesi için temel bir hak olarak kabul edilir. Ancak, basın mensuplarının hatalı haber yapması durumunda dahi onları suçlamak ve hedef göstermek, demokrasiyi tehdit eder. Basına yönelik suçlamalar, yalnızca basının özgürlüğünü sınırlamakla kalmaz, aynı zamanda halkın özgürce bilgi edinme hakkını da engeller. Bu nedenle, basın mensuplarına yönelik baskılar, hem toplumu bilgilendirme işlevini zedeler hem de demokratik süreçleri tehlikeye atar. Bağımsız ve demokratik toplumlarda, gerçek suçlular adalet önüne çıkarılmalıdır. Toplumları yönetenler ve güç sahipleri, hukukun üstünlüğüne saygı gösterdiklerinde ve suçlular adil bir biçimde y...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ'NDE DENGE KÖŞE

Masanın ortasında üç büyük harita yer alır: Ukrayna, Ortadoğu ve Güney Asya.  Ortadoğu’daki çatışmalar ve Güney Asya’da patlak veren Hindistan ile Pakistan arasındaki savaş, küresel krizlerin oluşturduğu Bermuda Şeytan Üçgeni'nin son köşesini tamamlar. Bu jeopolitik üçgen, çatışma ve belirsizliklerin merkezi olarak adlandırılmıştır. Diğer gölgede, Güney Asya haritası odanın karanlık ve belirsiz bir noktasında durur; Ortadoğu'nun haritası ise biraz daha belirgindir. Bir perde, arka planda denizlerin gümbürtüsünü ve uğuldayan rüzgârı temsil eder. Kapıdan içeriye, zaman zaman bir kâhin ya da bir anlatıcı gibi bir figür girer. Anlatıcı (derin bir sesle): Bermuda Şeytan Üçgeni’ne adım atıyoruz… Fırtınalar arasında kaybolan gemiler gibi... Bir yanda Ortadoğu'nun kudretli, yakıcı sıcaklığı, diğer yanda Ukrayna'nın fırtınalı kışı… İki köşe, her biri farklı bir dünya, farklı bir zaman dilimi... Ama hepsi bir şekilde birbirine bağlı. Denge, her iki köşede de bir sırrı barı...

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ: DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Dünya bazen karmaşık bir labirent gibi hissettirir. Ülkeler ve insanlar, çıkar çatışmalarının ve tarihsel yaraların ortasında savrulurken, sanki görünmez bir güç bu karmaşayı daha da derinleştirir. Bugün dünya, yeni bir Bermuda Şeytan Üçgeni'nin kıskacında. Bu üçgenin köşeleri; Avrupa'da Ukrayna Savaşı, Ortadoğu'da bitmek bilmeyen çatışmalar ve Asya'da Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimle şekilleniyor. Bir yanda toprağın, diğer yanda inancın, öte yanda ise kimliğin savaşı... Hepsi bu üçgenin içine çekiliyor.  Tarihsel Arka Plan: İmparatorlukların Çöküşü ve Modern Bermuda Bu çatışmaların köklerini, imparatorlukların çöküşünde buluyoruz. Avrupa’da çatışma kökenleri, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rus İmparatorluklarının yıkılışıyla şekillendi. SSCB'nin dağılması, Ukrayna krizine zemin hazırlayan sınır ve kimlik sorunlarını derinleştirdi. Ortadoğu ise kolonyal mirasın yükü altında kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve Batılı güçlerin müdahaleleri, etnik v...