Geçmişimizi anladığımız zaman ne olur? Öncelikle, geleceğimiz hakkında öngörü sahibi olabilme olanağını keşfetmiş oluruz. Bu ne anlama gelir? Geçmişin ayak izleriyle, geleceğin senaryolarına yakın bağıntılar ve örüntüleri görebiliriz. Geleceğimizi inşa ediyoruz diyenler; burada haklılar. Kendimizi bir şeyi inşa etmek konusunda tam anlamıyla frenleyemiyoruz.
Sorunda iki yol görüyorum. İki yoldan biri hayatta kalabilmek için korunaklı bir alan sağlarken, diğeri gelecek kurma adımlarını içeriyor. İkincisi, korunaklı alanda devreye girebilir: hayal, umut ve yaratıcılık. Çünkü bu alanda zaman farklı işliyor diyebilirim.
Adalet, güven ve düzen, evrensel normlarla görünür olmalı. Bu nedenle sanatçılara ve bireysel ile toplumsal anlamda vicdanı duyarlı kılacak kavrayışlara ihtiyaç duyuyoruz. Hayatın adil olmadığını söylüyorlar. Peki, hayatın vicdanı var mı?
Hayatın bir şekilde vicdanı olması, hayatın devam ediyor olmasıdır. Düşünelim, ama bencilce değil. Kendini bencilliğin kafesine kapatmış olan insan, bu dar alan içinde bile ekosistem gibi bir hayat yaratmaya fırsat bulur.
Bu ince bir soru. “Düşünelim” derken belki buraya temas etmek istedim. Dünya oluşmadan, yani meydana gelmeden önce birçok kere yok oluşun eşiğine dayandı ve ateş topundan bu günkü durumuna geldi. Özetleyecek olursak, şu anda bu anlatımda bir illüzyon yok; daraltılmış ekosistemden öykünen bir yoğunluk var.
Seçimim belli: sentez, yani köprü. İnsan rol yapmayı bırakacak, sanatı dahi sahi olacak. O nedenle zaman ve varlık diyorum. Katmanları, farklı ritim ve akışlarda bileşik alana taşıyan bir yapı.
Dünya, eskisi gibi yeni bir hayata ihtiyaç duyuyor. Bu, yeni ve güzel şeyleri tanımakla olur. Biz hâlâ birçok şeyi tam anlamıyla tanımıyoruz.
İlk önce insanlar ve bilim insanları, bilincin var olduğunu kabul etmeli. Bu bilinç aslında bir uzantıdır. Bunu anlamaya çalışmalıyız; özellikle, nasıl benlik olgusunu ve insanın ben kimliğini tanıyorsak, bilincin de var olduğunu anlamalıyız.
Bencillik ve benlik, bilinçle tutarlı bir bağ kurmadığı zaman, sığ kaldığı kadar vahşi yanımızı da görünür kılar. O zaman, bencillik sığ ise, bilinç tam tersi yönde, yani genişlemek anlamında uzantıların açılımı oluyor.
Kısıtlı çerçeve ile sınırlı hedefler doğrultusunda sağlanan uyum, evrensel vicdan değildir. Uyum gerçekteyse hücresel yapılardan galaksilere kadar tüm ilişkileri kapsayan bütüncül bir süreçtir. Vicdan, bu sürecin somut deneyimlenmiş içselleştirilmesidir; duygular ve eylemler düşüncelere kapı aralar. İnsan özgün farkındalığıyla bilişsel ve sarmal ekosistemde gözlemleyen alanlar yaratır.
Can Ezgin
Telif Hakkı Saklıdır
Yorumlar
Yorum Gönder